Bakliyat üretimi bugün dünden daha önemli!

Bakliyat sektörünün önemli isimlerinden M. Tevfik Dinçer’le bakliyat geçmişini, bugününü ve geleceğini konuştuk…

Bakliyat üretimi bugün dünden daha önemli!
Söyleşi / Selami Türkoğlu

İTO Meclis Üyesi, PAKDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Dinçer Bakliyat Yönetim Kurulu Başkanı M. Tevfik Dinçer, bakliyat sektöründe yaşanan son gelişmeleri Gıdavitrini’ne anlattı.

- Geleneksel ticaretten kurumsal yapıya yeni yeni ayak uydurmaya çalışıyoruz. Buna paralel olarak Dinçer Bakliyat’ın sektöre giriş sürecini sormak istiyorum.

- İstanbul’da gıda piyasası eskiden Unkapanı’ndaydı. Bütün gıda işletmeleri ihtiyaçlarını Unkapanı piyasasından temin ediyordu. Anadolu yakasında bu boşluk fark edildi ve böylece Dinçer Bakliyat doğdu.

Dinçer Bakliyat, 1980 yılından bu yana gıda ve bakliyat piyasasında faaliyet göstermektedir. Kuruluşunun ilk yıllarında eskiden bağlarıyla ünlü, Üsküdar’ın Bağlarbaşı semtinde faaliyetine başladı.

1992 yılından itibaren de İstanbul Ümraniye’deki Genel Merkez binamızda çalışmakla birlikte 30 yılı aşkın süredir bakliyat piyasasında faaliyet göstermekteyiz.

Sektöre girdiğimiz yıllarda bakliyat ve pirinç 120 kg’lık çuvallarla alınıp satılırdı. Daha sonra 50 kg’lık ve 25 kg’lık çuvallarda alınıp satılmaya başlandı. Hipermarketçiliğin ülkemize girmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte, paket bakliyat talebi oluşmaya ve bu konuda üretim yapan firmalar daha küçük ambalajlı ürünleri üretmeye başladı.

- Sonraki süreçte nasıl bir kurumsal yapı hedeflediniz?

- Dinçer Bakliyat, ülkemizde yaşanan bu değişim sürecini yakından izlemiş ve bu konuda gerekli çalışmaları yaparak 90’lı yıllardan itibaren dökme diye tabir ettiğimiz açık ürünlerin yanı sıra paket bakliyat üreticisi olmuştur.

- Ürün çeşitliliğiniz hakkında neler söylemek istersiniz?

- Ürün portfoyümüzde bütün tarımsal ürünleri saymak mümkün. Bunlar sırasıyla; Marmara ve Trakya bölgesinde üretilen Baldo ve Osmancık pirinç çeşitleri, Gaziantep ve Mardin yöremizde ürettiğimiz kırmızı mercimek (footbol-Yaprak çeşitleri), pilavlık, köftelik ve çiğköftelik bulgur çeşitleri, Yozgat, Çorum havalisinde yetiştirdiğimiz yeşil mercimek, Nevşehir, Gülşehir havalisindeki nohut, İzmir’de ürettiğimiz aşurelik buğday, bakla, böğrülce (karnıkara) ve sarı mercimek, Erzincan ve Konya’da dermason fasulye, sıra, battal fasulye çeşitleri, Niğde’de yetiştirilen barbunya fasulyesi, porfoyümüzdeki ürün çeşitlerini oluşturmakta. Bu ürünler; 500 gramdan başlayarak, 1, 2.5, 5, 10, 25 ve 50 kg.’lık ambalajlarda hazırlanarak müşterilerimize sunulmaktadır.

- Klasik bir soru olsa da yinelemekte fayda var. Marka olarak kalite standartlarını ve rekabet koşullarını nasıl yorumluyorsunuz?

- Ürünlerimizde özellikle kalite ve hijyen unsuru ön planda tutulmakta. İkinci husus ürünlerimizdeki kalite sürekliliğidir. Bu iki konuda asla taviz vermemekteyiz. Dinçer, tarımsal ürünlerde, ülkemizin yurtdışındaki Türk Malı imajına katkı sağlayacak bir anlayışla ve sorumlulukla üretim yapmaktadır.

Sektörümüzde, gerçekten standartlara gereken önemi veren firmalarımız var olmakla birlikte, halen merdiven altı diye tabir ettiğimiz üretim anlayışı da varlığını sürdürüyor. Bilindiği gibi paket bakliyat üretimi yapmak için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan üretim izni almak gerekiyor. Gıdaların üretim ve tüketimindeki standartlara, Türk Gıda Kodeksi’ne uygun şekilde üretilmesi gerekiyor. Firmamız bu konuda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan üretim izni sertifikalarını almış ve bu standartlara uygun şekilde üretim yapmaktadır. Bununla da yetinmeyip ihracat için faydalı olacağını düşündüğü ISO 22000 kalite yönetim sistemini kurmuş, gerekli denetimlerden geçerek onay almıştır.



İŞİNİ EN İYİ YAPAN KAZANACAKTIR


- Konu gıda ve kuru bakliyat olunca ihracat bahsini es geçemeyiz. İhracat kanalında durumlar nasıl ve ne gibi hazırlıklar yapılıyor?

- İhracat, ülkemizin ekonomik büyümesinin en önemli ayaklarından birisini oluşturuyor. Dinçer Bakliyat bu bilinçle üretim yapmakta, ürettiği ürünlerde, yurt içi pazara verdiği önemin yanısıra, ihracata da daha çok önem vermektedir. Bakliyat ürünlerinde; güven, lezzet, hijyen ve ürün kalitesindeki sürekliliğiyle, aranılır bir marka konumuna gelmiş bulunmakta. Her zaman çalışma arkadaşlarıma ve ekibime şunu söylüyorum: “Bu konuda kim iyiyse, her zaman nefesimizi ensesinde hissedecek.” Bu, şu anlama geliyor: Biz işimizi daima en iyi şekilde yapmalıyız. Çünkü aranılır marka olma yolunun ve tüketici nezdinde kalıcı olmanın buradan geçtiğine inanıyorum.

İhracatımızda Almanya ilk sırayı alıyor. Ayrıca, Fransa, Belçika, İsveç, Kosova, Arnavutluk gibi ülkelere de dökme ve paket bakliyat ürünlerimizin sevkiyatı devam ediyor.

DAHA FAZLA SOFRADA YER ALMAK İSTİYORUZ

- Yurt içi satış ve pazarlama operasyonlarında nasıl bir yol izlemektesiniz?

- Yurtiçi operasyonlarımızı ise, İstanbul Ümraniye’deki genel merkezimizde bulunan lojistik merkezimizden sevk ve idare ediyoruz.

Yurtiçi satışlarımızda, bayilik sistemiyle çalışmaktayız. Gerek genel merkezimizden gerekse bayilerimiz aracılığıyla gıda toptancısı, market, hipermarket ve catering kanallarıyla tüketicilerimize ulaşmaktayız.

SÖZ SAHİBİ OLABİLMEK İÇİN YENİLİK KAÇINILMAZ!

- Markanız önümüzdeki döneme nasıl hazırlanıyor peki, gerekli donanımlara sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?

- Yeni ürün geliştirme, sürekli gündemimizde olan bir konudur. Pazar payının arttırılması ve sektörel etkinlik için Ar-ge çalışması son derece önemlidir. Dinçer Bakliyat, bu konuda sürekli bir çalışma ve değişim içerisindedir. Bu çalışmalar, daha etkin ve etkili oyuncu olmak açısından son derece önemli birer faktördür.

Kısa vadeli hedefimiz, dinamik ve oturmuş kurumsal kimlik yapısı ile yurt içinde ve yurt dışında satış noktalarını artırarak, daha fazla safrada yer almaktır. Uzun vadeli hedefimizde ise yurt içinde ve yurt dışında toplam kalite mantığıyla kalite sürekliliğini sağlayarak aranılır bir marka konumuna yükselmektir.

SEKTÖR TEKNOLOJİYİ İYİ KULLANIYOR

- 30 yılı aşkın bir zamandır bakliyat sektöründesiniz. Türkiye bakliyat pazarının bu süreçteki gelişimini değerlendirebilir misiniz?

- Türkiye bakliyat pazarı son otuz yıllık süreci değerlendirdiğimizde, üretim, işleme, depolama, taşıma, ambalaj ve tüketim dahil bütün bu süreçteki proseslerde ciddi bir değişim ve gelişim içinde olduğunu söyleyebilirim.

Üretim ayağından başladığımızda ülkemizde dededen ve babadan kalma yöntemlerle üretim yapıldığı gibi bazı yörelerimizde de artık bilimsel araştırma ve bilimsel verilere dayalı toprak analizinden tutun da kullanacağı gübreyi ve tohumdan alacağı verimi hesaplayan bir anlayışla da üretim yapılmaktadır.

Otuz yıl önce orakla yapılan biçme yöntemlerinin yerini artık son model teknolojilerle donatılmış tarımsal biçme makinaları almış durumda.

İşlemede, eleme ve boylamada ürünler modern cihazlarda artık renk ayırıcı ve optik makinaların marifetiyle yapılıyor.

Otuz yıl önce de ürünler depolanmaktaydı ancak bugünkü depolama özeni ve dikkati gösterilmiyordu. Bugün fumigasyon, nem ve ısı ölçerler sayesinde ürünlerin izlenebilirliği gerçekleştirilmektedir.

Taşıma ve ambalajlama daha önceki yıllarda 120 kg lık çuvallarla gerçekleştirilirken, önce 50 kg.lık, daha sonra 25 kg.lık çuvallarla gerçekleştirmeye başlandı. Dolayısıyla, etiketleme bilgileri daha önceleri kullanılmaz iken artık Türk Gıda Kodeksi ve Etiketleme Genel Tebliği’ne uygun hareket edilmektedir.

Tüketim boyutuna baktığımızda, dökme diye tabir ettiğimiz açık ürün satışı son on yıl öncesine kadar çok yaygın bir yöntemdi. Ancak son on yılda ülkemizde gelişen perakende sektörü, açık ürün yerine artık modern paketleme makinalarıyla el değmeden üretilen ambalajlı ürünlere yöneldi. Dolayısıyla market raflarında ambalajlı ürünler yer almaya başladı. Özetle, her alanda olduğu gibi bakliyat pazarında da değişim ve dönüşüm yaşandı.

AMBALAJLI ÜRÜN TÜKETİCİYE KAZANDIRIR

- Türkiye’nin paketli bakliyatla tanışmasının geçmişi çok da eskiye dayanmıyor. Siz bu geçiş sürecini yaşayanlardansınız. Hangi ihtiyaçtan doğdu?

- Evet. Paket bakliyat ile tanışmamız çok eskilere dayanmamakla birlikte, paketli bakliyat üretimi de yapılmıyor değildi. 1980’li yıllarda paket üreten meslektaşlarımız vardı. Ama bu üretim bugünkü gibi yoğun değildi elbette.

Paket bakliyat ihtiyacı, süpermarket, grosmarket ve hipermarketlerin gelişmeye başlamasıyla paralellik arzediyor. Böyle bir ihtiyaç iyi ki oldu diyorum. Bakliyat sektörü yeni bir yapıya büründü. Daha önce 120 kg.lık çuvallarla alınan ürünler bakkal ve pazarlarda dökme diye tabir ettiğimiz açık tezgahlarda veya açık çuvallarda tüketicilerimize sunulurdu. Ancak perakende sektöründeki değişim ve iç düzenlemelerindeki yapı gereği, market içlerindeki raflarda daha minik ambalajlı ürünler ile ilgili bir talep oluştu. Raflarda artık; üzerinde barkodu olan ve etiketleme bilgilerine sahip, tüketicinin özellikle satınaldığı ürünlerde en çok aradığı şey olan raf ömrü bilgisi bulunan ambalajlı ürünler boy gösterdi. Ancak bugün için ambalajlı ürünlerin satışı, toplam bakliyat pazarı içindeki satışın % 20’si civarındadır. Uzun vadeli süreçte tüketicilerimizin ambalajlı ürünlere yöneleceğini ve bu oranın önümüzdeki yıllarda çok daha büyüyeceğini öngörmekteyim. Böylesi bir büyüme, özellikle baklagiller konusunda güçlü firmaları da beraberinde ortaya çıkaracaktır. Tabi olarak markalaşmamıza önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.



SAĞLIKLI BESLENMENİN ANAHTARI BAKLİYATTIR


- ‘Bakliyat Raporu’ üzerinde çalıştığınızı biliyoruz. Bu raporda nelerden bahsediyorsunuz?

- İşimiz bakliyat olunca, bakliyat ile ilgili çalışmalarınızın da olması gerekli diye düşünüyorum. Bildiğiniz gibi otuz yılı aşkın bir süredir bu sektörde faaliyet gösteriyoruz. Sektörde bizden daha eski meslektaşlarımız da var elbette. Hal böyle olunca yaptığımız iş ile ilgili bir durum tespiti yapalım istedik. Burada öncelikle;

* Sağlıklı ve dengeli beslenmede bakliyatın önemi,

* Dünya bakliyat sektörünün genel durumu,

* Üretim, ihracat, ticaret, ekilişler, en çok ekilen ürün çeşitleri, verimlilik,

* Üretimde öne çıkan ülkeler,

* En büyük ithalatçı ülkelerin kimler olduğu,

* En büyük ihracatçı ülkeler,

* Ülkemizin bu pazardaki konumu, avantaj ve dezavantajları,

* Bakliyat satın alırken nelere dikkat edilmesi gerektiği,

* Bakliyat ürünleri hakkında genel bilgiler,

* Açık ürün alımındaki dezavantajlar,

* Paketlenmiş ürün almanın gerekliliği,

Başlıkları altında, bakliyat ile ilgili A’dan Z’ye sektörün bütününü içine alan bir çalışma olmasına özen gösteriyoruz.

PAKETLİ ÜRÜN HERKESE KAZANDIRIR

 - Ambalajlı bakliyat ürünlerinin avantajları nelerdir? Bu konuda tüketiciye ne gibi önerileriniz olabilir?

- Açıkta satılan ürünlerde, alıcı ürüne dokunmaktadır. Dolayısıyla hijyen anlamında tüketici sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir. Açıkta satılan ürünlerin Türk Gıda Kodeksi’ne uygunluğu tüketici tarafından test edilememektedir.

Tüketici ürün ile birlikte aldatılma riskini de beraberinde satın almaktadır. Farklı bölgelerde üretilmiş ürünlerin karıştırılma ihtimali mevcuttur. Bu gibi durumlarda ürünlerin pişirilmesinde sorun yaşama riski bulunmaktadır.

Açıkta satılan ürünün fiziksel analizi göze hitap etse de, kimyasal özelliği test edilememektedir. Bu gibi ürünler saklama koşullarına uygun olmama, küflenme ve bozulma riski taşıyabilmektedir.

Paketlenmiş kuru gıda, tüketiciler için her zaman bir avantajdır. Paketlenmiş gıda, ürünün mutlaka bir işlem gördüğünü, en önemlisi ürünün kalitesine inanan paketleyicinin o ürüne markasını vermesi sebebiyle başlı başına bir kalite beklentisine girmesine imkan sağlar. Tüketiciler; güvenilirliğini kanıtlamış ve kaliteyi ilke edinmiş markaları tercih etmelidir. Ucuz ve kalitesiz ürünler raflarda her zaman olmuştur. Ancak bu markalar süreklilik değil, sadece günü kurtarmak amacıyla vardır. Bilindiği üzere kalitesiz üretim yapanlar, uzun vadede yok olmaya mahkumdurlar.

Paketlenmiş ürün alındığında, ürünün gıda üretim izin belgeli olduğuna dikkat edilmelidir. İzin belgeli ürünler ilgili müdürlükler tarafından denetlendikleri için güvenilirdir.

Paketlenmiş ürünün, etiketleme bilgisi, besin değerleri, üretim ve son kullanım tarihleri paketli ürünlerde belirtilerek üretilmektedir.

Alınan ürünün üzerinde üreticinin telefonu ve iletişim bilgileri mevcut olması sebebiyle, paketlenmiş ürünlerde herhangi bir sorunla karşılaşıldığında veya memnuniyetsizlik halinde sorunun çözülebilme ihtimali vardır.

Paketlenmiş ürün üreticileri marka olma bilincinde oldukları içindir ki, en kaliteli ve pişimi uygun malları tüketicilere sunmaktadırlar. Çünkü ‘kalitesiz mal üretme’nin tüketici tarafından ‘bir daha satın almama’ anlamına geldiği bilinmektedir.

Paketlenmiş ürünlerde, fiziksel ve kimyasal analizler yapıldıktan sonra üretim yapılmaktadır. Bu ürünlerde pişim ve saklanabilme koşullarında sorun yaşama ihtimali açık ürünlere oranla düşüktür.

Paketlenmiş ürünler gıda güvenliği dikkate alınarak üretilmektedir. Bu da önemli bir avantajdır. Paketlenmiş ürünleri satın almak, tüketici haklarını koruma açısından önemli bir avantajdır.

Paketlenmiş bakliyat ürün tercihi; hem üretici, hem perakendeci, hem de tüketicilerimiz için her bakımdan çok önemli kolaylık ve avantaj sağlamaktadır.

Tüketicilere kalite yönünde sıkıntılar doğuran açık bakliyat satışları, aynı zamanda kalitesi ve katma değeri yüksek paketlenmiş ürünlerin satışlarına sekte vurmaktadır.

BAKLİYAT ÇEŞİTLERİ YOK OLMA TEHLİKESİ YAŞIYOR!

- TÜİK 2010 yılı Bitkisel Üretim Verileri, Türkiye’de bitkisel üretimin gerilediğini ortaya koydu. Sizce bu olumsuzluğun ana sebebi nedir?

-Bakliyat üretiminde dünyada ilk 10 ülke arasında yer alan Türkiye’de, ekim alanları daralıyor, üretim düşüyor. 2006′da 1 milyon 400 bin ton olan Türkiye’nin bakliyat üretimi 2007′de 1 milyon 220 bin tona düştü. 2008′de kuraklığın etkisi ile üretim 850 bin tona geriledi. Üretim düşüşüne bağlı olarak ihracat azalırken, ithalat artıyor.

Türkiye, her yıl daha fazla nohut, daha fazla kuru fasulye ve daha fazla mercimek ithal ediyor. Bakliyat üretiminde ve ihracatında yaşanan bu gerileme pek gündeme gelmiyor.

Bu gerilemenin giderilmesi ve sebeplerin ortadan kaldırılması için; çiftçilerin eğitilmesi, bölgesel planlamaların yapılması, sertifikalı ürün kullanılması, çiftçi girdi maliyetlerine desteğin artırılması gibi hayati öneme sahip çalışmalar yapılmalıdır.

Bir süre önce Antalya’da yapılan Dünya Bakliyat Konfederasyonu Toplantısı’nda, dünyadaki gelişmelerle birlikte Türkiye’nin de durumu, yeni sezona ilişkin beklentiler konuşuldu. Çıkan sonucu şöyle özetleyebiliriz:

Üretim alanlarında ciddi bir daralma var. Üretim ve ihracat azalırken, özellikle kırmızı mercimek ithalatında hızlı bir artış dikkat çekiyor. İç piyasada tüm mercimek çeşitlerinde ve özellikle kırmızı mercimek fiyatında büyük bir artış oldu. Türkiye’de yeşil mercimek üretimi yok olma noktasına geldi. Kuru fasulye ekim alanlarında büyük bir daralma yaşanıyor. Nohut ve mercimek ekim alanlarında da gerileme var. 2008 ürünü için ilk kez destekleme primi uygulamasına geçilmesi, nohut, mercimek ve fasulyede kilogram başına 9 kuruş prim verilmesi umut verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ve destekleme priminin artırılarak devam ettirilmesine işaret ediliyor.


Geçmiş yıllardaki rekoltelerin gerçekleştirilmesi, her yıl artan nüfus, ayrıca ülkemizin beslenmesindeki önemi de dikkate alındığında bu ürünlerin üretimi dünden daha fazla önem arz ediyor.

DESTEKLER İYİ AMA YETMEZ!


- Tarım Bakanlığı’nın 2008 yılında bakliyat ürünlerini destekleme kapsamına almasından sonra üretimde verim artışı yaşandığı görülüyor. Sizce üretimi arttırmak için başka ne gibi önlemler alınabilir?

-Bakliyat ürünlerinin destekleme kapsamına alınması gerçekten çok önemli bir girişimdir. Bu kararı alanları kutluyorum. Çok önemli bir karar olduğunu da düşünüyorum. Üretimi desteklemek ve özendirmek mutlaka karşılığını bulur kanaatindeyim. Az da olsa karar sonrası artış yaşandı. Bu süreci biraz daha ilgi ve başka desteklerle pekiştirmek gereklidir diye düşünüyorum. Tarımsal ürünlerin artık stratejik bir ürün olduğu bilinmelidir. Bu anlamda üretim, bugün dünden daha çok önemli ve gereklidir.

Sektörün hammaddesi olan tarımsal ürünlerin üretiminin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Bu amaçla; gelecek yıllarda aynı sorunlarla karşılaşmamak için acilen üretim ve tüketim envanteri oluşturulmalıdır.

Tohumlarımız dejenere durumdadır, çiftçi sertifikalı tohumlara yönlendirilmeli, özendirilmeli. Gerekirse tohum bedava dağıtılmalıdır.

Çiftçi kayıt sistemi kanalıyla bilgi desteği sağlanmalıdır.

Miras yoluyla bölünmüş arazilerin toplulaştırılmasının alt yapısı sağlanmalıdır.

Kooperatifleşme hızlandırılmalı, prim destekleri arttırılmalı, destek verilmeyen ürünlere bu destek sağlanmalıdır.

Suyun rasyonel kullanımı iyi anlatılmalı, damlama sulama yöntemleri ve modern üretim konusunda bilgi desteği sağlanmalı ve çiftçilerimiz özendirilmelidir.

Bütün tarımsal girdi maliyetleri konusunda destek sağlanmalı, lisanslı depoculuk ve emanet alım yapısı sağlamlaştırılmalıdır.

Kayıtdışılık geçmiş yıllara oranla azalmasına rağmen hala ciddi bir tehdit olarak karşımızda durmakta. Tarlada çiftçimizin binbir zahmetle ürettiği ürünler, hasat edildikten sonra toplanmakta, eleme boylama ünitelerine sahip bu işin ticaretini yapan noktalara satılmaktadır. Özellikle prim desteği olmayan ürünler kontrol edilememekte; dolayısıyla ne kadar mal üretildiği, nereye satıldığı, kaç paradan satıldığı konusunda bilgi sahibi olunamamaktadır. Bu ürünler tüketim metropollerine taşınmakta, kayıtaltında çalışan firmalar ve tüccarlar bu ürünlerin borsadan geçmesi ve müstahsil primlerinin yatırılması için %3 - % 3,5 civarında bir ek maliyeti üstlenmektedir. Dolayısıyla kayıt altında çalışan firmalar bu ek maliyeti ödemek zorunda kalıyorlar. Kayıt altında çalışmayan firma veya şahıslar bu ek maliyeti ödemeden de bu ürünü satın alabilmektedirler. Böylelikle haksız rekabet oluşuyor. Oysa ki, çiftçi ürettiği üründen prim desteği aldığında, ürettiği ürünü faturasız satmamaktadır. Tarımda kayıtdışılıkla mücadelede en etkin çözüm yollarından biri de budur.

Bazı ürünlerde KDV oranlarındaki yükseklik, kayıtdışılığa katkı sağlıyor. Özellikle pirinç ve bulgurda perakende noktasına kadar KDV’nin %1’lere çekilmesi, perakende noktasından sonra %8’lerde devam etmesi, bakliyat sektöründe kayıtdışılığı yok etmede önemli katkı sağlayacaktır.

İHRACAT İTHALAT DENGESİ İYİ AYARLANMALI

- Son yıllardaki bakliyat ihracat ve ithalatı konusundaki değerlendirmelerinizi de alabilir miyiz?

-Bakliyat ihracat ve ithalatı, ülkemizin üretim ve tüketimiyle ilintili olduğu gibi ülkemizn jeopolitik konumu nedeniyle gelen malların arz ve talebi ile ilgili bir konudur.

Bakliyat ithalat rakamlarına bakıldığında, 2005 yılından bu yana bakliyat ithalatında ciddi artışlar olduğu görülmektedir. Ancak ihracat rakamları incelendiğinde aynı oranlarda artışın olmadığı görülmektedir.

Genel olarak ithalat ve ihracat için şunu belirtmekte yarar olduğu düşüncesindeyim. İthalat kısa vadeli çözümler için elbette bazen gereklidir. Ancak altyapınız bakliyat üretimine elverişli bir durumda ise, orta ve uzun vadeli planlarınızda gereksizdir. Hele hele iklimsel sorunların yaşandığı bu süreçte, ülkenizde de yoğun tüketim alışkanlığı varsa üretmek öncelikli hedef olmalıdır. İhracat ise her zaman arzulanan bir yöntemdir. Ülkemiz tahıl ambarı olmaya aday bir ülke statüsündedir.

BİZ BİZE YETİYORUZ!

- Tüketici kış döneminde bakliyatı ucuz tüketmek istiyor. Bunun için söyleyecekleriniz önemli. 2011 yılı hasad döneminde rekolteler sizi memnun etti mi? Hayal kırıklığı yaşadığınız ürün var mı?

- Nohut, yeşil mercimek ve barbunya çeşitlerinde üretim sıkıntısı var. Özellikle yeşil mercimek ve barbunyada üretim azlığına bağlı bir yetersizlik söz konusu. Nohutta ise, havaların durumuna bağlı olarak ve mantar hastalıkları kaynaklı verim kaybı yaşandı. Bu durum dünya genelinde de aynı.

Buğday ve kırmızı mercimek beklentiler düzeyinde. Bu durum sektörü, dolayısıyla tüketiciyi memnun edecek. Buğday üretimine bağlı olarak bulgur üretimi de sevindirici boyutta. Pirinçte rekolte iyi durumda. Geçmiş yıllarden gelen açık bu gidişle kapanacak gibi görünüyor. Ancak yine de fiyat artışları yaşandı. Bu artışlar kısa vadede arz-talep dengesine bağlı diye düşünüyorum. Tabi tüketici buna tepkiyi bulgur tüketerek verdi.

Fasulye ise son on günde yüzde 20’ye yakın zam aldı. Bu artışın devam etme ihtimali bulunuyor. Uzun vadede arz-talep dengesi belirleyici olacaktır. Mısırda henüz net bir şey söylemek mümkün değil. Önümüzdeki günlerde durum belirginleşir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52