30 yıllık 'katılım' birikimine sahibiz

Sakarya Üniversitesi'nde düzenlenen Finans Kongresi'nde konuşan Albaraka Genel Müdürü Dr. Fahrettin Yahşi, katılım bankalarının önünde önemli gelişme fırsatı olduğunu söyledi.

30 yıllık 'katılım' birikimine sahibiz


Gıdavitrini - Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ile Durham Üniversitesi ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) ortaklığıyla düzenlenen “Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Kongresi (International Congress on Islamic Economics and Finance-ICISEF 2015)” Sakarya’da gerçekleştirildi. Önemli başlıkların gündeme getirildiği kongreye, ekonomi ve finans dünyasından çok sayıda davetli katıldı.

Kongre bünyesinde "Katılım Bankacılığı: Durum Tespiti ve Geleceği" konulu panele moderatör olarak katılan ve burada bir konuşma yapan Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Dr. Fahrettin Yahşi, “Hepinizin bildiği gibi küresel ekonomideki belirsizlikler devam etmektedir. Gelişmiş ülke ekonomileri merkez bankalarının zamanında atılmayan adımları ve bir türlü uygulanamayan kararlar nedeniyle küresel ekonomik problemlerin çözülmesi daha da zorlaşmakta ve bu durum belirsizliklerin devam etmesine neden olmaktadır.” şeklinde konuştu. 

Krediler reel sektöre gidiyor
Türkiye’de katılım bankacılığının otuz yıllık uygulama deneyimini geride bıraktığını hatırlatan Dr. Fahrettin Yahşi, “Bankalarımız bu süre içinde gerek şubeleşme, gerekse finansal büyüklük açısından önemli bir mesafe aldılar. Sektördeki toplam şube sayısı 1050 oldu. Özellikle istihdam yönü de hesaba katıldığında bu küçümsenmeyecek bir rakam. Bu sektörde yaklaşık 17.000 kişi çalışıyor. Diğer yandan katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki toplam payı %6’ya ulaşmış değil. Bu durum bize katılım bankalarının önünde hâlâ önemli gelişme fırsatı olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
“Katılım bankacılığı’nın özü, reel ekonomiyle ilişkisine dayanmakta” diyen Yahşi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kullandırdığımız kredilerin neredeyse tamamı reel sektöre gidiyor. Bu durum, katılım bankacılığını ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı hale getiriyor. Daralan ekonomik koşullarda dahi plasman yapmak zorunda olmaları sebebiyle, katılım bankalarının kredi politikası, ekonomik krizlerin reel sektör üzerindeki yıkıcı etkilerini yumuşatmaktadır. Katılım bankalarının kredi politikası, doğrudan üretimi, istihdamı ve sonuç olarak da milli geliri artırmaktadır. Katılım bankalarının bu niteliği, dünyada birçok kişi ve kuruluşun gittikçe ilgisini çekiyor. Ülkemizde Kamu Otoritesi de bu sağlıklı ilişkinin ekonomik döngüye katkısını artırmak için, kamu banklarının da bu alanda yatırım yapmasını uygun buldu. Önümüzdeki yıllarda bu farkındalığın daha ileri boyutlara çıkacağından hiç kuşkum yok. Bankacılık sektörü içinde, katılım bankalarının payının 2025 yılına kadar yüzde 15'lere ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki dönemde yabancı sermayeli yeni kuruluşların da sektöre girmeleri sürpriz olmamalı.”

Katılım bankacılığında bir yandan uygulama deneyimlerini artırırken, bir yandan da entelektüel sermayenin genişletilmesi gerektiğine vurgu yapan Yahşi, “Her banka bunu bir şekilde kendi bünyesinde yapmaya çalışıyor. Entelektüel sermayenin büyümesi çalışmalarına üniversitelerimizin katılıyor olması, bizim için gerçekten önemli ve heyecan verici” dedi.

Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2016, 17:35

Selami Türkoğlu

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52