Bakın ‘majesteleri’ nasıl ağırlanıyormuş!

Ülkemize üst düzey uluslarası ziyaret trafiği arttı. Ancak yabancı konuklara uygulanan protokol kurallarını görevliler dışında pek az insan biliyor. Yemekten karşılamaya majeste ağırlamanın detayları…

Bakın ‘majesteleri’ nasıl ağırlanıyormuş!
Nuriye Akman'ın Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü Levent Şahinkaya ile gerçekleştirdiği ve Zaman Pazar’da yayınlanan röportajında birbirinden ilginç bilgiler yer alıyor. Bu sıradışı söyleşinin ikram ve sofra başlıklarından oluşan bölümlerini okuyucularımıza sunuyoruz. Protokol, devletler için bir güç gösterisi olduğu kadar, yönetim sisteminin ne denli demokrat olduğunun da işaretlerini verir.
Protokol, dar anlamıyla, kamu belgelerinin orijinali, milletlerarası konferansların, anlaşmaların, antlaşmaların tutanakları demek. Geniş anlamda ise devlet ve diplomasi alanındaki törenler ve resmi ilişkilerle sosyal yaşamda uygulanması gereken kurallar bütünü. Devletler için nezaket ve zerafet dairesinde bir güç gösterisi protokol. İlk kez 1330'da Fransa'da kullanılan bu kelimenin Osmanlı'daki karşılığı teşrifat. Protokol kuralları önce Fatih Sultan Mehmed tarafından Kanunname-i Âli Osman'da belirtilmiş, Enderun'da teşrifat dersleri verilmeye başlanmış.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde sarayda Teşrifat-ı Divanı Humayun dairesi kurulurken, Tanzimat'tan sonra protokol işleri Teşrifat Nazırlığı eliyle yürütülmüş. Devlet Protokolu görevi, 1927'de Atatürk'ün imzası ile Dışişleri'ne verildi. Halen de devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık ve bir çok bakanlığımızın protokol konularını takip eden birimleri var. Bu birimler Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü ile eşgüdüm ve istişare halinde çalışyorlar. Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü'nün sorumlu olduğu işin yüzde ellisini protokol tören ve ziyaretler, kalan kısmını yabancı misyonların diplomatik işlemleri oluşturuyor.
Genel Müdür kural olarak Cumhurbaşkanının bütün gezilerine katılıyor Başbakanınkine ise Protokol genel müdür yardımcısı gidiyor.
Perde arkasında neler yaşandığı tabii ki devlet sırrıdır, kolay kolay kimse anlatmaz ama önde görünen resmin detaylarını öğrenebilirim diye düşündüm. Sağolsun, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü Levent Şahinkaya sorularımı cevapladı. Şahinkaya, hem protokol anlayışımızın inceliklerini anlattı, hem de değişmesinde yarar gördüğü hususları...

TEŞRİFAT-I HUMAYUN’DAN PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜNE
-Osmanlının teşrifat kavramı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin protokol anlayışını kıyaslayınca nasıl bir resim çıkıyor ortaya? Türkiye devleti gücünü, ihtişamını nasıl gösteriyor?
-Osmanlı devleti gücüne, ihtişamına yakışan bir şekilde protokol kuralları benimsemişti ve uyguluyordu. Bunlar resmi törenlerde, yabancı elçilerin ve Osmanlı ülkesine gelen yabancı konukların ağırlanmasında kendini gösteriyor ve Osmanlı devlet ileri gelenlerinin yurtdışı seyahatlerinde en üst protokolün uygulanmasını sağlıyordu. Ülkemize gelen yabancı elçilere, yabancı devlet adamlarına Osmanlının ihtişamını, gücünü, zenginliğini gösterecek şekilde protokoller uygulanıyordu. Bunlar resmi ve askeri törenlerde, yemeklerde, seyahat programlarında, onlara sunulan hediyelerde kendini gösteriyordu. Bu ana konsept değişmedi.
...Aslında protokol uygulamalarıyla devletler güç göstermiyor artık. Gücünüzü ekonominizle, siyasi ağırlığınızla gösteriyorsunuz bugün. Makul normlar içerisinde protokol. Normal insanların yedikleri yemekler cumhurbaşkanlığı masasında da yeniyor. O mönülerde çeşit zenginliği olur sadece. Gelen kişinin damak zevkine uygun yemekler yapılır, kulağına uygun müzik çalınır.
-O yemeklerde siz de görev gereği bulunuyorsunuz değil mi?
-Cumhurbaşkanımız yemek verdiği zaman ben de davetli oluyorum Çankaya Köşkü'nde. Yabancı konuklar oradaki ortamı, ambiyansı, müziği, yedikleri yemeği çok beğeniyorlar. Masaya konan çiçeklerde zarafet önemli. Yani abartı olmayacak. Ama zengin görünecek ki konuğu tatmin etsin.
-Mesela o masa süslemelerinin bir standardı, sembolik anlamları var mı?
-Yok. Cumhurbaşkanlarının özel zevkleri, alerjileri var mı, yok mu bunlar önceden soruluyor. Ve mesela kokulu olan bir çiçek konulmasın diye karar verebiliyoruz.

YA BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANININ
KADEHLERİNE YANLIŞLIKLA İÇKİ KONURSA?
-Protokol kurallarına göre resmi yemekte içkiden sadece bir yudum alınır, tamamı içilmez diye bir kural var sanırım.
-Resmi yemeklerde içkinin yalnız tadına bakılır diye kesin bir kural olmamakla beraber, burada anlatılmak istenen, resmi yemeklerde içkinin bir kaç yudum alınarak makul ölçülerde tüketilmesinin daha doğru olacağı.
-İçki içmiyor bizim cumhurbaşkanımız ve başbakanımız. Yurtdışına gittiklerinde siz önceden karşı tarafa söylüyor musunuz sakın kadehlerine içki koymayın diye.
-Tabii. Öncü heyetlerimiz gidiyor ya, mesela bizim cumhurbaşkanımız Hollanda'ya gidecek. Cumhurbaşkanlığından ve benim yardımcılarımdan sekiz kişilik bir ekip şu anda Hollanda'da. İki ay önce de gittiler bir hafta kaldılar. Ondan önce de gittiler bir hafta kaldılar. Çünkü Hollanda Kraliçesi bizim cumhurbaşkanımızın ziyaretine çok önem veriyor. Bu söylediklerimiz de dâhil, aklınıza gelen gelmeyen bir sürü konu belirtiliyor ve kararlaştırılıyor.
-İçki koymayın tembihatınıza rağmen, diyelim ki bir yanlışlık yapıldı. O kadehe içki kondu. Ve meyvesuyu zannedip içti onu. Kriz çıkar mı?
-Garson Türk olacağı için böyle bir şey olmaz. Orada da bizim cumhurbaşkanımızın içeceğini Türk garson getiriyor. Öyle bir aksaklık olmaz.

150 KİŞİNİN TABAĞININ AYNI ANDA
ALINMASI NASIL SAĞLANIYOR ?
-Başbakanın yemeğinde de garsonlar aynı şekilde mi hareket ederler?
-Evet tabii Başbakanın verdiği yemek kendi konutunda oluyor. Cumhurbaşkanının yemeği sayı olarak yüksektir. Kalabalıktır. TBMM başkanının verdiği protokol yemekleri ortalama yirmi kişilik olur. Garsonlar yine aynı anda alıp götürürler. Cumhurbaşkanlığında bazen 150 kişilik oluyor yemek. 150 kişinin tabağını aynı anda almak maharet. O garsonlar aylarca eğitimden geçerek orada çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığının gidin mutfağına bakın. Orası çok sofistike yemeklerin pişirileceği aletlerle mücehhezdir, aletler, fırınlar bilmem neler.
-Hep böyle miydi?
-Sayın Gül zamanında modernize edildi. Sayın Gül'den önce böyle değildi. Şimdi harika oldu, gurur verici oldu. Türkiye'nin ihtişamına yakışan bir atmosfer var o yemeklerin verildiği salonda.
-Mönünün konuğun rütbesi ile bir ilgisi var mıdır? Şu düzeyde bir konuğa üç çeşit, şu düzeyde bir konuğa beş çeşit gibi bir protokol kuralı var mı?
-Hayır. Genelde bir antre, soğuk. Ondan sonra zeytinyağlı tabağı. Her seferinde yeniden düşünülüp seçiliyor. Bizim burada yüzlerce mönü örneği var. Mönüler genelde yemeği verenin tercihleri ve mümkünse onceden öğrenilerek onur konuğunun hassasiyetleri dikkate alınarak hazırlanır.
-Yemeklerde tavuk etine pek rağbet edilmez, sofraya soğan, sarmısak, hardal, ketçap konmaz diye bir protokol kuralı da var sanırım.
-Tavuk eti çok çabuk bozuluyor. Soğan sarımsak kökü yapıyor. Bu nedenle tercih edilmiyorlar. Ancak kanatlı av hayvanları olabilir. Ketcap ve hardal genelde klasik yemek sofralarından ziyade Fas'ta food un getirileri. Ancak Fransız mutfağında sıkça kullanılır.
-Neye göre seçiliyor mönü?
-Geçmiş zamanlarda aynı konuğa ne yemek verilmiş, ona bakılır. Başbakan yemek veriyorsa, bizim başbakan en son yemeklerde neler verdiyse ondan daha değişik bir şey olsun diye bizim burada arkadaşlar seçip Başbakanlığa iletiyorlar. Başbakanlık ya o menüyü kabul eder, ya da o değil bu olsun der. Onun bir kuralı yok. Ama Ali geldi ona beş çeşit vereyim, Veli geldi ona iki çeşit vereyim diye bir şey yok.

Anahtar Kelimeler: Gıda Vitrini, Gıda, Vitrin, Tarım, GDO, Gıda Güvenliği, Alo 174, Sağlıklı Gıda, Beslenme, Yemek, Baklava, Restoran, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Mehmet Mehdi Eker

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52