Helal gıda için domuzdan kaçınmak yeterli mi?

Sabah yazarı Emre Aköz'den, "Portekiz usulü karides" anısından sigortasız işçi çalıştıranların ihlaline kadar uzanan, "helal" lezzetinde bir yazı...

Helal gıda için domuzdan kaçınmak yeterli mi?
Sabah yazarı Emre Aköz bugün köşesinde "helal gıdayı" gündeme taşıdı. Son günlerin en tartışmalı konusu olan ve ikibuçuk trilyon dolarlık pazar büyüklüğüyle iştahları kabartan helal gıda sektöründe yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Aköz, tüketici penceresinden farklı sorular yöneltiyor.

Emre Aköz'ün "Helal gıda: Domuzdan kaçınmak yeterli mi?" başlığıyla kaleme aldığı makalede, tüketici hasasiyetiyle bir çok konu mercek altına alınıyor.

Aköz'den, merhum Ömer Lütfi Mete'nin "portekiz usulü karides" anısından sigortasız işçi çalıştıranların ihlaline kadar uzanan "helal" lezzetinde bir yazı...

"Bizim gazetenin yazarlar yemeği... Boğaz'ın en iyi restoranlarından Lacivert'teyiz... 2009'da kaybedeceğimiz Ömer Lütfi Mete tam karşımda oturuyor...
Garson pırıl tabaklara Portekiz usulü pişirilmiş karidesler koymaya başladı... Bilen bilir, Lacivert'in Portekiz usulü karidesi şahanedir...
Payıma düşeni büyük bir zevkle yedim... Şöyle bir doğruldum ki ne göreyim: Ömer Lütfi Beyin karides- leri tabağın ortasında, olduğu gibi durmakta...
Hayrola? "Valla herhalde çok lezzetlidir ama benim mezhebime göre haram" dedi Ömer Lütfi...
Bu olayı hatırlamama dünkü haber vesile oldu: Helal gıda tüketicileri, sahtekârlara karşı uyarılıyordu...
İşyerine "helal sertifikası" asan herkesin ürettiği veya sattığı ürünler helal olmayabiliyordu.
Dünya ölçeğinde iki buçuk triyon dolarlık bir pazar oluşturuyor helal ürünler. Sadece Müslümanlar değil, diğer inançlardan kişiler de, sağlıklı ve hijyenik olduğu için helal ürünleri tercih etmeye başladı.

Ellerini ovuşturuyorlar
Bu hatırı sayılır büyüklükteki pazar, sahtekârların ağzının suyunu akıtıyor. "Haramdan kaçınan Müslümanlar bize gelsin..." diyerek çeşit çeşit hileler yapıyorlar. Örneğin:
Kimi uyduruk "helal sertifikası" satıyor tanesi birkaç bin liradan (toptan alana indirim varmış).
Kimi bu sertifikaları duvarına asıyor ama o kadar. Başka hiçbir şey yapmıyor. Gelişigüzel üretimi sürdürüyor.
Kimi iyi niyetle uğraşıp gerçek helal sertifikası alıyor ama sonra iş zahmetli geliyor; kurallara uymamaya başlıyor.
Kiminin sertifika süresi bitiyor ama o yine de helal ürün reklamı yapıyor.
Konu önemli... Çünkü mesele karidesler gibi "görmekle" sınırlı değil. Marketlerde satılan ürünlerin içinde neler olduğunu, normal bir tüketicinin bilmesi imkânsız.
Bazısına domuzdan kaçınmak ve hayvanın İslami kuralları göre kesilmiş olması yeterli geliyor.
Halbuki gıda bağlamında helal ile haramın sınırı çok daha geniş.
Adam belki sattığı ete domuz eti karıştırmıyor ama faraza at eti karıştırıyor... Sonra da malının "yüzde yüz dana" olduğunu iddia ediyor. Böylece at eti inancına ters olmayan kişiler bile kandırılmış oluyor.

Emek meselesi var bir de
Bu işin bir de insani ve hukuksal boyutu var: Bir şirket düşünün...
Piyasaya, İslami kurallara göre kesilmiş yüzde yüz dana etini veriyor... Olay bitti mi? Eğer bu şirket çocuk emeği kullanıyorsa...
İşçilerini sigortasız çalıştırıyorsa...
Keseceği hayvanları üçkâğıt çevirerek elde ettiyse... Sattığı ürünü helal saymak mümkün mü?
Bence helal gıda konusunda ciddi bir denetim sistemine ihtiyacımız var. Çünkü bir tüketicinin...
Ne kadar bilinçli olursa olsun... Peynirden cipse, pastadan keke, yoğurttan hazır çorbaya, sostan dondurmaya... Haram ve ayıplı ürünlerden, sadece "dikkatli olarak" kaçınması mümkün değil.
Soru: ISO 9000 ve Organik Ürün sertifikalarının nasıl edinilip, ne şekilde uygulandığını gördükten sonra... Bu sertifika işine güvenmez oldum...
Söyler misiniz; beni nasıl ikna edeceksiniz?"
Emre Aköz - sabah.com.tr

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52