Sıradışı bir Endülüs yazısı

Nar gibi bereketli, zeytin kadar aziz bir medeniyetten geriye kalanları; Endülüs'ün yetim hazinelerini, Yayın Danışmanımız Hüseyin Türkoğlu'nun kaleminden aktarıyoruz...

Sıradışı bir Endülüs yazısı
HÜSEYİN TÜRKOĞLU / GIDAVİTRİNİ

Büyük bir kısmı “yok” edilen “Endülüs” medeniyeti kalıntılarıyla bile bütün dünyanın ilgi odağı konumunda. Lise yıllarında “anlatılan, Endülüs Emevi Devleti’nin ulaştığı yüksek medeniyet, bugün İspanya’nın Endülisya eyaleti olarak isimlendirilen bölgede kırıntılarıyla insanlara sunuluyor.
Hafızalarda kazınan El Hamra Sarayı ile Kurtuba Camii ve kütüphanesinin akıbeti insanın içini acıtıyor. Yüzyıllarca bütün bilim dallarında dünyanın merkezi olan Gırnata ve Kurtuba, işgalden sonra vahşice yok edilmiş. Kurtuba Kütüphanesindeki yüz binlerce ciltlik eser yakılmış veya Vadi el-Kebir Nehri’ne atılmış. Yine Gırnata’da bir milyondan fazla el yazması eser yakılırken, engizisyon mahkemelerinin kararıyla on binlerce Müslüman, sırf inançlarından ötürü ya sürgün edilmiş ya da katledilmiş.
İşte böyle bir ön bilginin ardından başlıyorsunuz Endülüs medeniyetinin izlerini görmeye. Uçağınız Malaga Havalimanı’na indiğinde, Akdeniz sahillerinde yaklaşık 600 bin nüfuslu bir şehir buluyorsunuz karşınızda. Cebelitarık Boğazı’nı geçen Endülüs ordularının Vizigot Kralı Rodrigo’yu mağlup ettikten sonra ilk fethettiği yerleşim birimlerinden birisi olan sahil şeridindeki şehirde bugün en dikkat çeken özellik, doğal yeşil alanlar. İspanya genelinde göreceğiniz botanik parklarını izlemeye buradan başlıyorsunuz. Şehrin hemen her yerinde geniş yollar ve yeşil alanlar hakim. Sakin sokaklarda trafik karmaşasının olmaması dikkatinizi çekiyor. Yüksek bir noktadan panoramik şehir seyri yaptığınızda limandan arenaya kadar bütün detayları izleme fırsatınız oluyor.

GIRNATA’NIN SEMBOLÜ: NAR
Buradan karayoluyla Granada’ya (Gırnata) geçiyorsunuz. Yol boyunca uçsuz bucaksız zeytin bahçeleri. Binlerce, on binlerce dönüm düzenli zeytin bahçeleri dikkatinizi çekiyor. Sakin yollardaki yeşil temalı yolculuğun ardından 400 bin nüfuslu, Endülüs’ün son kalesi Granada’ya ulaşıyorsunuz. Gırnata’nın sembolü nar.
Yüksek bir tepeden akşam saatlerinde izlediğiniz El Hamra Sarayı, doyumsuz bir keyif sunuyor ziyaretçilerine. Granada’da bulunan tek minareli İslam Kültür Merkezi’nden yükselen ezan sesi, ruhunuzu okşuyor. El Hamra’ya bakan yüksek mekandaki bu mütevazı mekan, mahzun bir şekilde karşılıyor misafirlerini.
El Hamra Sarayı, kendisinden bahsedilen bütün övgüleri fazlasıyla hak eden bir fevkalade medeniyet ürünü. Yüzde 70’ten fazla kısmı işgalden sonra yıkılan saray ve hemen bitişiğindeki Cennet-ül Arifin (Arifler Bahçesi), olağanüstü güzel. Duvarların, sütunların, gelinlik kızlara nazire yaparcasına nakış nakış işlenmesi, hat ve tezhip sanatının en üst seviyede icrası izleyenleri kendisinden geçiriyor. Birbiriyle bağlantılı çok sayıda oda ve salonlardan meydana gelen sarayda en dikkat çeken detay ise; hemen bütün mekânlara nakşedilen “La Galibe illallah/ Allah’tan başka galib yoktur” ayetinin yaptığı vurgu. Zarif çinilerle de bezenen bu güzelliklerin avlulardaki havuzlarla zenginleştirilmesi, bir başka sanat zevkini ortaya koyuyor. Yeşil bantlar içindeki yürüme alanları, o dönem yönetici ve sanatkarlarının inceliğini de anlatıyor ziyaretçilerine…
Şehri İspanyollara teslim eden son Emir Abdullah; Fas’a dönerken, son tepeden El Hamra’ya bakıp hüzünlenince annesi tarihe not düşülen şu ünlü cümleye sarf eder:
“Ülkeni erkekler gibi savunamadın, şimdi kadınlar gibi ağlıyorsun.”

1419 SÜTUNLU KURTUBA CAMİİ
Cordoba (Kurtuba) ise karayoluyla ziyaret edeceğiniz, Endülüs medeniyetinin bir diğer önemli noktası. Yine yollarda sınırsız zeytin bahçelerini temaşa ediyorsunuz.  Endülüs döneminde 200 bin konut bulunan Kurtuba, şu anda 400 bin nüfusa sahip. Avrupa’da ilk üniversitenin kurulduğunu öğrendiğimiz şehir, Endülüs İslam Devleti’ne yaklaşık 3 asır başkentlik yapmış. Vadi el-Kebir (Guadalquivir) nehrinin üzerinden geçtikten sonra Kurtuba’da Endülüs medeniyetinin eşsiz şaheserlerinden Kurtuba Merkez Camii’ni ziyaret ediyorsunuz. 20 kapısı bulunan ve 1419 harika sütün üzerine aşama aşama inşa edilen caminin bugün tam ortasında, işgalden sonra oturtulmuş bir katedral bulunuyor. Yaklaşık 20 bin kişinin ibadet edebildiği 120 metre eni ve 120 metre boyu bulunan caminin günümüze intikal edebilen süslemesi bile olağanüstü. Altınla işlenen mihrabı koruma altına alınmış, ancak uzaktan izleyebiliyorsunuz.
Yeşilin her ortamda boy gösterdiği bu şehirdeki “Çiçekli Sokak” da görmeğe değer. Dünyaca ünlü olduğunu öğrendiğimiz daracık sokak, bir baştan diğer başa kadar, balkon ve pencerelerden sarkan rengarenk çiçeklerle bezenmiş...

SEVİLLE, İSPANYA’NIN FUAR KENTİ
Şehirciliğin en güzel örneklerinin birisini temsil eden Sevilla ise İspanya’nın en önemli fuar kenti. Bir milyon nüfuslu şehirde en dikkat çeken unsur geniş bulvarlar ve meydanlar. Kurtuba’dan başlayan Vadi el-Kebir Nehri, şehrin ortasından geçerek Kadiz’de okyanusa dökülüyor.
Sevilla’da nehirde yapacağınız tekne turu ile birlikte en önemli ziyaret noktaları nehrin kenarındaki Altın Kule, Al Kasar Sarayı, Sevilla Merkez Camii (Bugün yerine katedral yapılmış) ve Sevilla Şehir Meydanı olarak sıralanır. Al Kasar Sarayı, şehrin işgalinden sonra Gırnata sultanının gönderdiği ustalar tarafından inşa edilmiş. Büyük bir kısmı El Hamra Sarayı’nı hatırlatan sarayda hem İslami mimari, hem de Hıristiyan mimarisinin özelliklerini görmek mümkün. Birçok ayet ve hadis kitabeleriyle süslenen sarayda, ustaları gönderen Gırnata sultanına da övgüler dizilmiştir.
Sevilla merkez Camii’nin yerine yapılan Avrupa’nın en büyük katedrallerinden birisi olan kilisenin çan kulesi ise, Endülüs mimarisinin nişanesi olan minarenin üzerine inşa edilmiş.
Katedralin içerisinde bulunan temsili Kristof Kolomb tabutunu taşıyan imparatorun mızrağının, Müslüman Gırnata’nın sembolü olan nar’a saplanmış olması; Al Kasar Sarayı’nın duvarlarındaki onlarca metrekarelik devasa halılarda resmedilen savaş sahnelerindeki haçlı-Müslüman mücadelesi sahneleri, İspanyolların bir hoşgörüsüzlüğü olarak izleyenlerin dikkatini çekiyor.
Sevilla Şehir Meydanı ise izleyenleri büyüleyen harika bir yapı. Hilal şeklindeki eserin iki ucunda iki kule bulunuyor. Aralardaki simetrik üç yapıyla bütünleşen geniş meydanın içerisinde ise insanların rahat vakit geçireceği gezi ve donatılar düşünülmüş. Yapay kanaldaki sandallar ziyaretçileri gezdirirken, faytonlar da alanda misafirleri dolaştırıyor.

MADRİD’DE ARTIK BOĞA GÜREŞİ YAPILMIYOR
Sevilla’dan hızlı trenle 2.5 saatte Başkent Madrid’e geçiyorsunuz. 3 milyon nüfusa sahip Madrid, Avrupa’nın en yeşil başkenti. Geniş yolları ve büyük meydanlarıyla ülkenin en hareketli şehri olan Madrid’de kraliyet sarayının yanında dünyaca ünlü Real Madrid’in stadı, turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor. Boğa güreşleriyle ünlü büyük arenada artık bu gösteriler yasaklanmış. Şehir Parkı içerisindeki Don Kişot ve arkadaşının heykeli de turistlerin ilgi odağı. Madrid Belediye Meydanı ise özellikle hafta sonlarında dolup taşıyor.
İspanya’nın olimpiyat şehri Barcelona ise Akdeniz sahillerine kurulmuş 1.5 milyon nüfuslu bir kent. Çevresinde çok miktarda rüzgar paneli yer alan şehrin etrafı ormanlarla kuşatılmış. Şehirde tarihi dokunun korunması dikkat çekiyor. Bunun yanında sürekli olarak rehabilitasyon ve transformasyon uygulanan şehirde yeni ekonomik aktivite alanlarının açılması dikkat çekici. Farklı bir tarzı olan Mimar Antoni Gaudi’nin yaptığı masalsı binalar ve yarım kalan fantastik Güell Parkı ile ömrünü adadığı (yapımı halen süren) Sagrada Familia Kilisesi ziyaretçi akınına uğruyor. 
Yaya ve bisiklet trafiğine önem verilen şehirde taşımanın yüzde 50’sinin yaya, yüzde 30’unun toplu taşıma ve sadece yüzde 20’sinin özel araçla gerçekleştiğini öğreniyoruz…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52