Meyve ve sebzenin yükünü Antalya çekiyor

Antalya, örtü altı yetiştiriciliğinde ülke genelinde sahip olduğu yüzde 38’lik pay ile ilk sırada yer alıyor.

Meyve ve sebzenin yükünü Antalya çekiyor

Türkiye yaş meyve ve sebze üretimi ve ihracatında önemli bir yere sahip olan Antalya, örtü altı yetiştiriciliğinde ülke genelinde sahip olduğu yüzde 38’lik pay ile ilk sırada yer alıyor.

5 milyon ton ile Türkiye yaş meyve sebze üretiminin yüzde 12’sini yapan Antalya, kış döneminde ise örtü altı üretimiyle sebze ihtiyacının büyük bölümünü karşılıyor. Yaş meyve sebze ihracatının her yıl artış gösterdiği Antalya’nın ihracatında son 10 yılda yüzde 492’lik bir artış yaşandı.

Tarımsal üretim değeri açısından Türkiye birincisi durumunda olan kent,7 milyar 717 milyon 583 bin 770 TL bitkisel, 624 milyon 775 bin 730 TL canlı hayvan, 431 milyon 616 bin 130 TL hayvansal üretim olmak üzere toplam 8 milyar 773 milyon 975 bin 630 TL tarımsal üretim değerine sahip bulunuyor.Antalya’dan geçen yıl yapılan toplam ihracat, 2010 yılına oranla yüzde 7 artış göstererek 1 milyar 73 milyon 551 bin 945 dolar olarak gerçekleşti. Bu ihracat içinde en büyük paya sahip olan tarım sektörünün ihracat değeri 572 milyon 499 bin 299 dolar oldu. Tarım ihracatının yüzde 80’ini yaş meyve sebze ihracatı oluştururken, ihracat değeri 458 milyon 898 bin 944 dolar olarak gerçekleşti.

Kent, marka ürünü domatesin tanıtımı için kolları sıvadı
Yaş sebze ve meyve üretiminin ana kalem ürünü olan domates, Antalya’nın tarımda marka ürünü haline geldi. Türkiye domates üretiminin yüzde 21’ini tek başına yapan Antalya, domates üretiminin yüzde 92’sini örtü altı üretimden tedarik ederken; Türkiye geneli 581 bin ton domates ihracatının yaklaşık 217 bin 570 ton ile yüzde 37'sini karşılıyor.

192 bin dekar ekim alanı ile 2 milyon 272 bin ton domates üretim kapasitesine sahip olan kentte, ‘Antalya domatesi’nin marka değerini artırmaya yönelik çalışmalar da hız kazandı. Bu çalışmalar kapsamında, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) öncülüğünde, tarım sektörüne ilişkin tüm kurum ve kuruluşların yer alacağı Tarım Konseyi oluşturularak, kentin en önemli ihracat ürünü domatesin dünyaya tanıtılması planlanıyor.

Bölgede 192 bin dekar alanda 2 milyon 272 bin ton civarında domates üretimi yapıldığını belirten Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Bedrullah Erçin, “Bu üretimin 217 bin 570 tonunu ihraç ediyoruz. Bu da değerde 178 milyon 506 bin dolar ediyor” dedi. Erçin, domatesin sembol ürün olduğunu, Rusya ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kalıntı probleminin yaşanmadığı bir ürün olduğunu ifade etti.

Örtü altı üretimde ciddi artış var
Örtü altı tarımda 10 yıl içinde ciddi artış sağlandığını belirten Erçin, “Örtü altı tarımda 10 yıl önce neredeydik, bugün neredeyiz buna bakmamız lazım. 2001 yılında 147 bin dekar örtü altı varmış, şu anda 220 bin dekarda yapılıyor. Yani, yüzde 50’lik bir artış olmuş. İhracat değerine baktığımız zaman 2002’de yaş sebze meyve ihracatımız yaklaşık 81 milyon dolar iken son 10 yılda yüzde 492'lik bir atışla 458 milyon dolar oldu. Önümüzdeki yıllarda gerek artan nüfus gerekse ihracat açısından baktığımızda artış sürecek“ dedi.

Antalya, Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birliği Başkanı Mustafa Satıcı ise, domatesin tüm dünyada en fazla üretilen, tüketilen ve ticarete konu olan ürün olduğunu söyledi. Türkiye’nin, domates üretiminde 11 milyon ton ile dünya dördüncüsü konumunda olduğunu aktaran Satıcı, “Antalya, 2 milyon 272 bin ton domates üretimi ile Türkiye domates üretiminin yüzde 21’ini tek başına gerçekleştiriyor. Bu üretimin yüzde 92’si örtü altı üretimden tedarik ediliyor. İlimizde domates üretimi Aksu, Serik, Kumluca ve Kaş ilçelerinde yoğunlaşıyor” dedi.

Türkiye genelinde 581 bin ton domates ihracatı yapıldığını kaydeden Satıcı, bunun yaklaşık yüzde 37'sini bölge domateslerinin oluşturduğunu bildirdi. Türkiye geneli yaş meyve sebze ihracatında en önemli pazarı yüzde 49 pay ile Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) oluşturduğunu söyleyen Satıcı, “AB ülkeleri ise yaş meyve sebze ihracatımızdan yüzde 28 pay alıyor. Ülkeler bazında değerlendirecek olursak, yaş meyve sebze ihracatımızdan en büyük payı yüzde 35 ile Rusya Federasyonu alıyor. Rusya Federasyonu’nu sırasıyla Irak, Almanya, Ukrayna ve Bulgaristan izliyor” diye konuştu.

Geçen yıl Türkiye genelinde 3 bin 208 ton yaş meyve sebze ihraç edildiğini hatırlatan Satıcı, “Söz konusu ihracatlar karşılığında da 2 milyar 328 milyon dolar gelir elde edildi. Söz konusu ihracatın yüzde 19’unu domates oluşturuyor. 2023 yılında yaş meyve sebze sektörü için 9.8 milyar dolarlık bir hedefimiz bulunuyor” şeklinde konuştu.

Antalya’da 100’e yakın domates çeşidi bulunuyor
Antalya’nın başlıca tarım ürünü domates başta olmak üzere çeşitli ürünler için Tarım Konseyi oluşturularak, tanıtım çalışmaları yapacaklarını kaydeden Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak, konseyde tarım sektörüne ilişkin tüm kurum ve kuruluşların yer alacağını söyledi. Antalya'nın en önemli tarımsal ürününün domates olduğunu belirten Budak, konsey içinde oluşturulacak çalışma gruplarından birinin de domates üzerine olacağını kaydetti ve ekledi: “İhracat ve iç pazarda daha iyi noktalara ulaşılması için yurtdışında tanıtım yapacağız. Antalya'nın 100’e yakın domates çeşidi var. Antalya domatesi markasının, bu tür tanıtım çalışmaları ile güçlendirilmesini hedefliyoruz” dedi.

Birçok kurumun bu konudaki çalışmalarını tamamladığını belirten Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır ise, Tarım Konseyi ile dağınık yapının tek çatı altında toplanacağını kaydetti. Bu yapıda kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları (STK), meslek örgütleri ve akademisyenlerin bulunacağını belirten Çandır, sektörün üretim öncesinden başlayıp tüketime kadar olan tüm süreçlerde gelişimini sağlayacak çalışma grupları oluşturulacağını söyledi.

Tarım platformunun konseptinin çok geniş olduğunu dile getiren Antalya İhracatçılar Birliği Başkanı Mustafa Satıcı, STK'ların ağırlıklı olacağı Antalya'daki paydaşların ihracat artışı, güvenli üretim, ürüne değer kazandırma gibi bir takım ana amaçlar doğrultusunda hareket edeceğini anlattı. Sektörün temel sorunlarının da masaya yatırılacağını ifade eden Satıcı, çalışma gruplarının ise nar, narenciye ve domates gibi çeşitli ürünler üzerinde oluşacağını söyledi.

İhracatı hızla artan nar, bölge üreticisinin yeni gözdesi oldu
Antalya’nın nar üretimi ve ihracatı her yıl katlanarak büyüyor. Son yıllarda Antalya’nın gözde ürünleri arasına giren narın üretimi 10 yıl içinde yüzde bin arttı. Türkiye nar üretimi ve ihracatının yüzde 70’i kentte yapılıyor.

Nar, Türkiye'de Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgelerinde, özellikle de Aksu ve Serik’te yoğun olarak üretiliyor. Kentte nar üretiminin son 10 yılda geldiği noktayı değerlendiren Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Bedrullah Erçin, “2001 yılında 8 bin 940 dekar alanda nar ekimi yapılıyordu. Bu alanlardan 7 bin 578 ton nar üretimi gerçekleştiriliyordu. 2011 yılındaki nar ekim alanı 51 bin 606 dekar. Üretimi ise 89 bin 926 ton. 10 yıl içinde ekim alanı yüzde 477, üretim ise yüzde 1000 arttı. 2011 yılındaki nar ihracatımız 86 bin ton oldu” dedi.

Narın ihraç edildiği ülkelerde Türk markası haline geldiğini ifade eden Erçin, “Dünya narı yeni tanıdı. Narımızı 'Türk Narı' diye tanıyorlar. Artık narımız ile dünyada bir marka haline geldik” ifadesini kullandı.

Narın faydalı, Türkiye meyveciliğinde ve dış ticaretinde önemli bir yere sahip olduğunu aktaran Erçin, meyvenin çeşitli iklim ve toprak koşullarında yetişebildiğini, bakımının kolay olduğunu, ayrıca iç ve dış pazarda satışının iyi fiyatla gerçekleşebildiğini dile getirdi. Ayrıca, uzun süre ağaçta kalabilmesi ve depoda muhafaza edilebilmesi dolayısıyla da nar ekimine talep olduğunu kaydeden Bedrullah Erçin, şöyle devam etti:

“Taze olarak meyvesi yenen narın suyundan şurup, pekmez ve likör yapılıyor. Özellikle Güneydoğu, Ege ve Akdeniz bölgesinde nardan, nar ekşisi adı verilen bir sıvı elde ediliyor ve başta salata olmak üzere pek çok yemeğe tatlandırıcı olarak kullanılıyor. Nar meyvesinin taneleri tart ve pasta yapımında, Avrupa’nın bazı bölgelerinde de çorba ve sosların ana malzemesi olarak kullanılıyor. Ayrıca nar çok kısa sürede verim alabileceğiniz bir ürün. Diğer meyvelerden 7-8 yılda aldığınız verimi nardan 3 yılda alabiliyorsunuz. Bu nedenle de nara talep çok fazla.”

Nar ekim alanları arttı
Antalya Nar Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Döğüş, nar üretiminin geçen üç yılda katlanarak arttığını söyledi. Nar üretimine çok fazla talep olduğunu fakat henüz talepleri tam anlamıyla karşılayamadıklarını dile getiren Döğüş, “Nar, 2005 yılına kadar iç piyasada tüketiliyordu. Sağlık açısından çok faydalı olması ürüne olan talebi artırdı. Ürünün kaliteli olması ve ilaç kalıntısı olmamasından dolayı da yüzde 70’i ihraç ediliyor. İhracat başlayınca bu durum fiyata yansıdı. Fiyatın artmasıyla da çiftçi, ekim alanlarını artırdı. Üç yılda hem ekim alanları hem de ihracat arttı” dedi.

Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (AYMSİB) Başkanı Mustafa Satıcı, nar ihracatının her yıl kademe kademe arttığını ifade ederek, “Üç yıl önce 8 milyon dolar seviyesindeki ihracat, 2008’de 32 milyon dolara çıktı. Nar üretim maliyetinin düşük olması nedeniyle bu ürüne büyük talep oldu. 2011 yılında nar ihracatı 86 bin tona ulaştı” açıklamasını yaptı.

Hicaz cinsi nar, artan talepte etkin role sahip
Antalya Ticaret Borsası Başkan Vekili Recep Özkul, nar üretimi çok ciddi bir şekilde artarken, ihracatın da buna paralel olarak arttığını ifade ederek, “Bu artışa etken, bölgemizde bulunan hicaz cinsi nardır. Bu cinsin raf ömrünün uzun olması, yani ekim ayından nisan ayına kadar depolayıp satabiliyor olmamız ve yedi ay pazarlama şansına sahip olmamız üreticiyi de ihracatçıyı da cezbediyor. Nar ürününün sanayisinin de olmasıyla, ihracat kalitesine uymayan ürünlerin sanayi tarafından talep görmesiyle mahsul her şekilde değerleniyor. Bununla birlikte iç pazarda narın eskiye oranla kabul görmesi işlenmiş ve taze tüketimi de artırdı. Önümüzdeki yıllarda son dört yıl içinde dikilmiş olan bahçelerin mahsul vermesiyle birlikte üretimimiz çok daha fazla artacak” şeklinde konuştu.

İHRACATÇILAR ARTAN TALEPTEN MEMNUN
Narın tüm dünyadan talep edilen bir ürün olduğunu kaydeden Muşlu Kardeşler Genel Müdürü Ümit Çavuşoğlu, bölge narının kalitesinin bu talep artışında etkili olduğunu söyledi. Nar hasadının eylül ayı ortasında başladığını, ihracatının da şubat-mart ayına kadar devam ettiğini anlatan Çavuşoğlu, "Son yıllara göre nar ihracatta devamlı artış sağlayan bir ürünümüz. Bu artış eğilimi kaliteye oranla devam ediyor. Bizim firma olarak ortalama 5-6 bin ton civarında nar ihracatımız var. Bölge narının kalitesi ihracatta elimizi güçlendiriyor” dedi.

Erdoğan Ekinci firma sahibi Erdoğan Ekinci ise, nar üretim alanlarının çok fazla arttığına işaret ederek, ürüne yurtdışından yoğun talep olduğunu dile getirdi. Rusya, Ukrayna ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her yerinden talep aldıklarını belirten Ekinci, “Fakat pazarda yalnız değiliz. Mısır ve İran'da da ciddi üretimler var. Hatta Türkiye'de Çanakkale'den Adıyaman'a kadar üretim var. Ekim alanlarının artmasına bağlı olarak ihracatımız artıyor. Biz yılda 500-1000 ton arasında hicaz narı ihraç ediyoruz” diye konuştu

Tescillenen Finike Portakalı’nın yeniden değer kazanmasını bekleniyor
Antalya’da son 10 yıl içinde narenciye ekim alanları yüzde 5, üretimi ise yüzde 38 artarken, üreticiler fiyatların düşük kalmasından yakınıyor. Fiyatı 4-5 yıldır değişmeyen Antalya’nın marka meyvesi Finike Portakalı’nın bir yıl önce Türk Standartları Enstitüsü’nden (TSE) alınan uluslararası tescille yeniden değer kazanması bekleniyor.

Türkiye’de turinçgil üretimi ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz kıyılarında, kısmen de Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yapılıyor. Antalya, Çukurova bölgesinden sonra ikinci büyük turunçgil üretim yöresi. Antalya’da son 10 yıl içinde narenciye ekim alanları yüzde 5, üretimi ise yüzde 38 artış kaydetti. Türkiye portakal üretiminin yüzde 27’si bölgede yapılıyor. Antalya Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre, 2011 yılında 150 bin 642 dekar alanda narenciye ekimi yapıldı, buna paralel 575 bin 311 ton üretim gerçekleştirildi.

“Finike Portakalı korumamız altında”
Finike Ziraat Odası Başkanı Halil Sarıçobanoğlu, üreticilerin uluslararası alanda tescil edilen ve markalaşan Finike Portakalı'nın fiyatından memnun olmadığını, artık ürünlerinin tescil edilmesi ile değer kazanacağını söyledi. İstanbul haline gittiklerinde her yerde Finike Portakalı olarak portakal satıldığını gördüklerine işaret eden diyen Sarıçobanoğlu, “Bir yıl önce Finike Portakalı’nı tescil ettirdik. Artık kimse her portakalı Finike Portakalı ismiyle satamayacak. Ürünümüz hak ettiği değeri kazanacak. Aroması, tadı ve kokusuyla fark yaratan portakalımız artık korumamız altında” dedi.

Portakalın dalında 50-60 kuruşa zor alıcı bulduğunu anlatan Sarıçobanoğlu, şunları kaydetti: “Portakal, dalında 50-60 kuruşa alıcı bulabiliyor. 4-5 yıldır aynı devam eden fiyatlar, üreticinin girdi maliyetlerini karşılamıyor. Bu yıl da narenciye üreticileri umduğunu bulamadı. Limon fiyatları bu sezon da istenilen ölçüde değil. Limon, para kazandırmıyor. Dalında 30 kuruşa alıcı bekliyor. Mandalina fiyatları ise 60-70 kuruş civarında seyrediyor. Çiftçinin beklentisi bu fiyatlar değil. Tek umudumuz tescillenen portakal markamız ile yeniden ürünümüzün değer kazanmasıdır.”

Kokusu ve aromasıyla marka olan Finike Portakalı'nın son sekiz yılda ürün kalitesinin de girdi maliyetlerinin de arttığını anlatan Sarıçobanoğlu. bu sürede sadece fiyatların değişmediğini ifade etti.

Narenciye dalında alıcı bekliyor
Finike Portakalı’nın sekiz yıl önce dalında 80-120 kuruş arasında alıcı bulduğuna dikkat çeken Sarıçobanoğlu, “Girdi maliyeti yüzde 350 oranında arttı. Buna karşılık satış fiyatlarında artış olmadı. Üreticiler, bankaların verdiği kredi desteğiyle ayakta durmaya çalışıyor. Türkiye genelinde 3 milyon ton narenciye rekoltesi var. Finike, 300 bin ton ile yüzde 10'luk üretim payına sahip. Limon rekoltesi de ülke genelinde 650 bin ton. Bunun 250 bin tonu iç piyasada tüketiliyor. İhracatın yeterli olmaması nedeniyle limon 7-8 yıldır 20-25 kuruşa dalında alıcı bekliyor” şeklinde konuştu.

“Narenciye işlenme oranını artırmak gerek”
Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu (ATB) Başkanı Ali Çandır, Türkiye’nin dünya narenciye üretiminde 13’üncü, ekili alan itibarıyla da 14’üncü sırada bulunduğunu belirterek, “Dönüm başına verimde ise ülkemiz birinci sırada yer alıyor. Son 50 yılda dünya narenciye üretimi dört kat, Türkiye’deki üretim ise dokuz kat arttı. Dünyada verim yerinde saymasına rağmen ülkemizde üç kat arttı. Verim ve üretimde dünya ortalamalarının çok üzerinde bir başarı yakalandı, rakiplerimiz ise narenciyede sınırlarını yaşadı. Tüm sorunlarına rağmen dünya üretiminin yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturan sektör, hâlâ ciddi bir potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır” dedi.

Narenciye üretimi ve ticaretinde yaşanan sıkıntıların başında üretim-pazarlama zincirinin doğru ve etkili bir biçimde kurulamamasını gösteren Çandır, sorunları şöyle açıkladı: “Tüm tarım sektöründe olduğu gibi küçük ölçek sorunumuz, narenciyede de geçerliliğini korumaktadır. Narenciye üretiminin yüzde 95’inin taze tüketime konu olması ve işlemeye tabi tutulamaması bir diğer sorun. Son dönemde ürün tanıtım grupları ve üretici birlikleri adlarıyla oluşturulan organizasyonlar, maalesef beklenen performansı göstermekten uzak kalmışlardır. Bir taraftan siyasi baskınlık, diğer taraftan örgütlenme ve konsantrasyon eksiklikleri, bu ve benzeri kurumların ortaklaşa rekabet güçlerini yok etmektedir. Dünyadaki satış zorlukları sektör tarafından bilinmektedir. Özellikle en büyük rakibimiz olan Mısır ve benzeri ülkelerde üretim fazlası taze tüketim ağırlıklıdır. Bizim de bu durumda olmamız dolayısıyla öncelikle işlenme oranlarını dünya ortalaması olan 3’te 1 düzeyine çıkarmamız gerekmektedir. Zira mevcut durumda işlenme oranımız 20’de 1 civarındadır.”

Öte yandan, narenciye ihracatının yüksek döviz girdisi sağlamasına rağmen olması gereken düzeyde olmadığını savunan Ali Çandır, “Üretimin ihraç edilme oranı Türkiye’de yüzde 25 civarında iken, İspanya’da yüzde 60 civarındadır. Diğer taraftan ürün hasadı takvimlendirme ve çeşitlendirme sorunlarımızı da zaman içinde çözmeye çalıştıkça ihracat performansımızı ciddi boyutlarda artırma olanağına kavuşacağız. Küresel piyasalardaki arz ağırlıklı ortam rekabeti şiddetlendirmekte ve ihracatı zorlamaktadır. Ortaklaşa rekabet gücünü artıracak örgütlenme kapasitesine ve etkinliğine mutlaka sahip olmalıyız” açıklamasını yaptı.

Türkiye mantar üretiminin yüzde 40’ını Korkuteli yapıyor
Türkiye'de üretilen 70 bin ton kültür mantarının 28 bin tonu Korkuteli’de yetiştiriliyor. Buna göre Türkiye taze mantar üretiminin yaklaşık yüzde 40’ını tek başına yapan Korkuteli, mantar yetiştiriciliğinden kendi ekonomisine 75 milyon TL, Türkiye’ye ise 225 milyon TL katkıda bulunuyor.

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, Korkuteli’nin kültür mantarı üretim miktarı ve kompost üretimi bakımından Türkiye’de çok önemli bir merkez durumunda olduğunu kaydetti. Türkiye’de 2010 yılında 70 bin ton mantar üretildiğini ifade eden Özçatalbaş, “Korkuteli’de 2005 yılında mantar üretim miktarı yaklaşık 18 bin tondu ve Korkuteli tek başına toplam ülke üretiminin yüzde 45’ini üretmekteydi. Buna göre geçen yıllarda kültür mantarı üretimi bakımından Korkuteli, genel olarak Türkiye toplam üretiminde yaklaşık yüzde 50’lik bir paya sahipti.

Bugün ise Türkiye taze mantar üretiminin yaklaşık yüzde 38’ini üretmektedir. Ancak buradaki oransal düşüş mutlak değer olarak üretimin düştüğü anlamına gelmemektedir. Çünkü Korkuteli 2010 yılında, geçen beş yıla göre kültür mantarı üretimini 18 bin tondan, 28 bin tona çıkarmıştır ve üretim miktarındaki artış oranı 2005 yılına göre yüzde 39 gibi önemli düzeydedir. Bu da göstermektedir ki; son beş yılda Korkuteli ilçesinde kültür mantarı üretim miktarı önemli ölçüde artmıştır, ancak bu artış Türkiye üretimindeki artışın yüzde 55 gerisinde kalmıştır” açıklamasını yaptı.

Mantar üretiminin ilçe ekonomisine 75 milyon TL, Türkiye ekonomisine ise 225 milyon TL gelir bıraktığını aktaran Özçatalbaş, ürünün bin 200’den fazla ailenin ana veya ek gelir kaynağı olduğunu söyledi. Özçatalbaş, “Atıl aile işgücü, bu şekilde ücretsiz aile işgücü olarak da olsa istihdam edilmiş oluyor. Buna göre, 5 binden fazla kişiye doğrudan ya da dolaylı iş olanağı sağlandığı söylenebilir. İlçe nüfusu dikkate alındığında her dört kişiden birinin mantar üretim sektörüyle ilişkili olduğu rahatlıkla söylenebilir” dedi.

Kompost üretiminin yüzde 70’i Korkuteli’den
2005 yılında Türkiye’nin toplam kompost üretiminin yüzde 60’ının Korkuteli’de yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, bu oranın 2010 yılında yaklaşık yüzde 70’e ulaştığını dile getirdi. Bu verilerin Korkuteli’de kültür mantarı üretim sektörünün büyümeye devam ettiğini gösterdiğine işaret eden Özçatalbaş, bunun yanında sektörün istihdam bakımından da önemli bir işleve sahip olduğunu kaydetti. Özçatalbaş, “Özellikle ilçedeki mantar üreticisi işletme/aile sayısının yaklaşık bin 200’ün üzerinde olması, aile işgücünün değerlendirilmesi yanında, gizli işsiz durumunda bulunan nüfusun çalışmasına da olanak sağlanması bakımından önemlidir” şeklinde konuştu.

Mantarcılık sektörünün bugünkü konumunu korumasında, aile işletmelerinin modern işletmeler haline dönüşmesini sağlayacak önlemlerin alınmasının önemine vurgu yapan Özçatalbaş, şöyle devam etti:

“Bunun için üretim teknolojisinin geliştirilmesi yanında, yetişmiş insan kaynaklarının varlığının artırılması da yaşamsal öneme sahiptir. Bu kapsamda özellikle Korkuteli’de üretim yapan binden fazla ailenin bu üretim koluyla ilişkili olduğu düşünüldüğünde bu ailelerin çocuklarının meslek olarak mantarcılığı seçmeleri yönünde uygun politikalara ihtiyaç bulunmaktadır. Esasen Akdeniz Üniversitesi Korkuteli Meslek Yüksekokulu Mantarcılık Programı bu amaca ulaşmada çok önemli olanaklar sunma potansiyeline sahiptir. Ayrıca Mantar Yetiştiricileri Birliği ve Mantar Tanıtım Grubu gibi üretici örgütlenmesi ve sektör paydaşlarının güçbirliği yapmalarına olanak sağlayacak girişimlerin etkin olarak faaliyetlerini yürütmeleri gereklidir. Yine kültür mantarı yetiştiriciliğinde Globalgap veya benzer şekilde diğer iyi tarım uygulamalarının da başlatılması önemli olacaktır.”

“Kompost üretiminde KDV yüzde 8’e düşürülmeli”
Korkuteli Mantar Üreticileri Birliği (KOMÜB) Başkanı Mehmet Ölmez, iklim bakımından dünyada dört mevsim tek mantar üretimi yapılan yerin Korkuteli olduğunu söyledi. Mantarda KDV’nin geçen yıllarda Antalya Ticaret Borsası (ATB), üretici birliği ve kendilerinin girişimiyle yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğünü kaydeden Ölmez, “Ancak, mantarın hammaddesi olan kompost üretimindeki KDV hâlâ yüzde 18 ve pazarın genişlemesi, mantar üretim maliyetinin düşürülmesi, tüketimin artırılması için bu rakamın da yüzde 8'e düşürülmesi yararlı olacaktır. Yine elektrik enerjisi ortam soğutma-ısıtmada kullanıldığı için önemli bir girdidir. Faaliyet tarımsal üretim olduğuna göre elektrik enerjisinin ücretlendirmesinin, bu faaliyetle ilişkilendirilerek uygun hale getirilmesi üzerinde durulması yararlı olacaktır” diye konuştu.

İlçede bulunan 5 bin civarındaki üretim deposundan 3 bininin aktif durumda çalıştığını bildiren Mehmet Ölmez, “bin 200 civarında da üreticimiz bulunuyor. Geçen yıl mantar 2.4 TL’den satıldı, bu yıl ise 2.2 TL’den satışa sunulmaya başlandı” dedi.

“Bölgede mantarcılık tekelleşiyor”
Devran Konserve'nin sahibi İsmail Gülel, bölgede mantarcılığın tekelleşmeye gittiğini, maliyet artışlarından dolayı para kazanamadığı için üreticinin mantar üretimini bıraktığını söyledi. Bölgede mantar üretiminde dikey bir büyüme olduğunu anlatan Gülel, “Acımasız kapitalizm mantar üretiminde de var. Şu anda mantar piyasası belli grupların elinde olduğu için üreticiler para kazanamıyor ve bu işi bırakıyor” şeklinde konuştu.

Konserve tesislerinin ihracata da katkı sağladığını kaydeden İsmail Gülel, “Türkiye'deki mantar üreticileri, Çin ve Hollanda gibi ucuz girdilerle ve uygun fiyatlarla mantar üretimi yapan ülkelerle rekabet etmekte zorluk çekiyordu. Şu anda Çin ekonomisinde yaşanan düzenlemelerden dolayı ülkemize ithalat yapılmıyor. Türkiye’de hâlâ 2005 yılı sonuna kadar ‘mantarcılık sanayi ürünü mü yoksa tarım ürünü mü’ diye tartışılırken, en sonunda tarım ürünü olarak netleşti. Fakat domatese ton başına 100 dolar destek verilmesine rağmen, mantar tarım ürünü olarak belirlenmesine rağmen hiçbir destek verilmedi. Sektör desteklenirse ihracat yapılabilir” diye konuştu.

SMS Ersanlar, 4 milyon TL yatırım yaptı
Kompost üreticisi firmalardan SMS Ersanlar’ın ortaklarından Sebahattin Ersan, mantar üretiminin tüketimden daha fazla olduğunu söyledi. Korkuteli’nde tesislerine 4 milyon TL’lik yatırım yaptıklarını bildiren Ersan, “Yenilenen teknolojiye ayak uydurmak için tesisimize yenileme yatırımı yaptık” dedi.

Çin mantarının maliyetinin yükselmesinden dolayı iç piyasada mantarın tüketiminin arttığını anlatan Ersan, “Çin'den sadece salamura mantar getiriliyordu. Türkiye'de üretilen mantarın maliyeti çok yüksek. Çin’de ise maliyetlerin düşük olmasından dolayı mantar ucuz üretiliyor. O yüzden Çin'den salamura mantar ithal ediyorduk. Şu anda Çin'den gelen salamura mantar ithalatı durdu. Nedeni ise Çin’in üretim maliyetleri yükseldi, Çinliler mantar tüketmeye başladı. Bir de geçmiş yıllarda Çin'de yaşanan sellerden ve yağışlardan dolayı çok fazla mantar üretimi yapılmadı. Bizim de rekabet etmemiz kolaylaştı" dedi.
Dünya

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52