Gıda güvenliği gündemde diri kalmalı

Geleceği planlamaya yeterli veri, enformasyon, bilgi ve anlama düzeyini yükseltebilmek için bütün gücümüzü seferber edemezsek, israf bataklığında boğulabiliriz.

Gıda güvenliği gündemde diri kalmalı

Dünya gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt, Türkiye'nin gıda ve tarım politikalarıyla ilgili fanklı bir bakış açısıyla gelenek-teknoloji kullanımını irdeliyor.
İşte, Bozkurt'un yazısındaki detaylar...
TUGİS'den Başkan Necdet Buzbaş ve Genel Sekreter Selçuk Maruflu, Dünya Gıda Günü'nde " Tarımsal Kooperatifler Dünyayı Beslemenin Anahtarıdır" temalı paneli yönetmemi önerince; "kırk yılda bir işleri düşmüş" dostları reddetmek olmazdı.

Önemsediğim konuların tartışılmasını dinleyiciler arasından izlemeyi tercih ederim. İnsanlık için çok önemli olduğuna inandığım "gıda güvenliği" değerlendirmelerini, panel yöneticisi olarak izledim; anlayabildiklerimi paylaşmak istiyorum:

1. "Bilgi eksikliği ve güvensizlik" karşılaştığımız ilk temel neden. Özellikle ülkemizde gıda, tarım ve hayvancılıkla ilgili verilerin, enformasyon ve bilgilerin yeterli olmadığı, tutarsızlıkların güvensizlik yarattığı konusunda hemen herkes birleşiyor. Tarım, gıda ve hayvancılık alanlarında veri, enformasyon ve bilgilerin güven yaratabilmesi için "dinamik envanter ihtiyacının" had safhada olduğunu Mısır'daki sağır sultan bile duymuş durumda. Üstelik bu, hepimizin, çok eskilerden bugüne birlikte taşıdığımız sorunlardan sadece biri. Eksikleri ve yanlışları başkalarının üzerine yıkarak rahatlama kasaba kültürünün göstergesidir: ülkemizde de çok yaygındır. Geleceği planlamaya yeterli veri, enformasyon, bilgi ve anlama düzeyini yükseltebilmek için bütün gücümüzü seferber edemezsek, güven yaratamaz, israf bataklığında boğulabiliriz.

2. Ülkemizde ekilebilir ve dikilebilir toprakların mülkiyet yapısının "çok parçalı" bir mimarı üzerinde oturmuş olması ikinci engel. Bu yapı, üretim veriminin bütün boyutlarında israfa ve verimsizliğe yol açıyor. Gereksiz kaynak harcanmalarının önüne geçilemiyor; istenen sonuca ulaşılamıyor. Arazi toplulaştırmalarını ve hizmet birleşmelerini özendirerek, gerekli yasal düzenlemelerle reform sürecini hızlandırarak yeni bir "toprak kullanma mimarisi" oluşturmalıyız ki, rekabet edebilir bir gıda üretim yapısı oluşturabilelim.

3. Önemli sorunlarımızdan biri de "kültür kökenli": Gıda, tarım ve hayvancılıkta "geleneğin tuzaklarını" açık yürekle tartışmalıyız. Mevlana'nın dediği gibi, "İki yol var her insanın önünde/ Kolayını arar gelenekte, dininde/İçimizdeki sese kulak verirsek eğer/ Farklı anlam bulacağız derinde". Biz, kendimizi sorgulayarak tutucu özelliklerden arınma yerine, geleneğin getirdiği ezberlerin, kimi şehir efsanelerinin tuzağına yakalanmış durumdayız. Geleneği, geleceğe taşımak zorundayız; gıda, tarım ve hayvancılık alanındaki iş yapma tarzını sürekli gözden geçirmeliyiz. Kültürümüzün tutucu ve geliştirici özelliklerini belirlemeli, tutucu özellikleri tasfiye ederken, geliştirici özellikleri öne çıkarmalıyız. Gelenek sorgulaması, aşmamız gereken kritik sorunlardan biri olarak algılamalıyız.

4. Sorunları, gerekli yaygınlık ve derinliğe özen göstermeden tartışıyoruz. Her şeyin hızlı değiştiği dünyamızda, dünü ve günü tartışarak tarih bilincimizi yükseltmeliyiz. Ama asıl önemli olan geleceği nasıl inşa etmemiz gerektiğini tartışmadır. Gıda, tarım ve hayvancılık alanında eğilimlerin gözlenmesi, yarattıkları fırsat ve tehlikelerin tanımlanması ilk adım. İkinci adım, değişmelere uyumu sağlayacak eğitim ihtiyacının ne olduğunu netleştirme ve gereğini yapma. Üçüncü adım da, örgütlenmeleri geliştirerek erişebilirliği sağlama. Kooperatifçilik örgütlenmenin tem araçlarından biri. Birleşmiş Milletlerin önemsediği, ülkemizde siyasi iradenin sahiplendiği, bürokrasinin yeni bir arayışa girdiği, üreticiler ve sivil inisiyatiflerin yeni beklentilere yelken açmaya çalıştığı kooperatifçiliği entelektüel ve sistem kapasitemizi zorlayan bir anlayışla ele almalıyız. Geçmişin deneyim ve birikimini gözden geçirerek, daha sağlıklı bir gelecek yaratmaya odaklanmalıyız.

5. Bir başka adım "ortak dil yaratma ve ortak strateji" ile ilerleme. Gıda güvenliği sorunlarını önyargının gölgesiyle karartmadan tartışmalıyız ki; fırsatlar, tehlikeler, olanaklar ve kısıtlarımız arasında gerekli "dengeyi" kurabilelim. Siyasi irade, bürokrasi, STK'lar ve üreticiler arasında "ortak dil" yaratmadan başarılı olmanın imkansızlığını kavrayalımÖKooperatiflerin yeni dünya düzenine uygun araçlar haline getirilmesi için işbirliklerinin düzeyini giderek artırabilelim.

6. Sloganların ciddi fikirlerin yerini almamasını, açgözlülüğün yarattığı spekülatif tutumların kaynak israfına yol açmamasını, kibir ve üstünlük inancının bakış açımızı daraltamamasını istiyorsak ciddi "gözetim ve denetim" mekanizmaları oluşturmalıyız. Kaynakları verimli kullanmanın gerek şartlarından biri olan "işleyen ortak kurumlar" yaratmanın gerek şartı olan "farklı seçimleri olan ve gelecek inşa etme iddiası taşıyan liderlerin" önünü açarak, gerçekten işleyen kurumlar yaratmanın yol ve yordamını bulmalıyız. İşleyen ve değer üreten kurumlara sahip çıkmayan, onları sürekli geliştirme becerisi gösteremeyen kalkınabilmiş tek bir ülke yok.

7. Gıda üretiminde sürdürülebilirliğin olmazsa olmazı, işyerlerinin birikim yeteneğini koruması ve uzun dönemli geleceği güven altına almasını sağlayan "kendini yeniden üretme mekanizmasının" işlerliğidir. Teşvik sistemleri ve desteklerin bu bağlamda yeniden tasarlanması, yeni bir uygulamanın ortaya konması gerekiyor.
Başlıklar halinde aktardığımız bileşenleri, daha kapsamlı bir denemede tekrar ele alalım; tartışalım, zenginleştirelim ve yarara dönüştürelim.
Rüştü Bozkurt - Dünya

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52