Arıcılık ve balcılık 2015’e hazır olmalı

2012’nin gündem konusu bal operasyonları oldu. İyi de oldu ama aslında Türkiye’yi “Bal operasyonu” dediğim bu gelişmelerden çok resmin diğer tarafları ilgilendirmeli.

Arıcılık ve balcılık 2015’e hazır olmalı

Üç dört ay önce, televizyonlarda bal reklamları çıkmaya başlayınca girişimci arkadaşlara şunu tavsiye etmiştim: Arıcılık ve balcılık sektöründe operasyon yakındır. Sektör yeniden konumlandırılmak zorunda, gelecek için pozisyon alın. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı iki şirketin faaliyetlerini durdurdu, pek çoğu hakkında araştırmalarını sürdürüyor ve denetimleri artırdı. RTÜK, televizyonlarda kampanya yürüten pek çok şirketin reklamlarını durdurdu.

Bu gelişmeler sektörün yeniden yapılandırılması için doğru bir adımdır. Hatta sektörün itibarı için zorunlu ve gerekli kararlardır. Aslında Türkiye’yi “Bal operasyonu” dediğim bu gelişmelerden çok resmin diğer tarafları ilgilendirmeli.

Dünya Arıcılık Kongresi, önümüzdeki yıl Ukrayna’da yapılacak. İki yılda bir yapılan kongre, 2015 yılında İstanbul’da toplanacak. Bu Türkiye’nin dünya arıcılık sektöründeki konumunu güçlendirecek ve bal ticaretindeki rekabet avantajına destek sağlayacak. Türkiye, bu kongrelerde üç yıl önce ciddi bir çıkış yaptı: 2009’da Fransa'daki Dünya Arıcılık Kongresi’nde düzenlenen yarışmada ürettiği “Eğriçayır” balı ile üçüncü olarak bronz madalya kazandı. Eğriçayır, bununla kalmadı: 10 Kasım 2010’da Dünya Arıcılık Örgütü tarafından Slovenya'nın başkenti Lübliana’da Tıbbi Arı Ürünleri Kongresi (Apimedica 2010) kapsamında düzenlenen "Dünyanın En İyi Balı Yarışması"nda ikinci olarak Türkiye’yi bir daha dünya gündemine taşıdı.

Yine geçtiğimiz yılın Mayıs ayında Altıparmak Gıda’nın Balparmak Yöresel Ballar Serisi’nden; Bingöl, Muş, Yüksekova ve Kayseri Balları International Taste&Quallity Institute (ITQi) tarafından Üstün Lezzet Ödülü (Superior Taste Award)’ne layık görüldü.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak Slovenya’da ödül alınmasına ayrı bir dikkat çekmek isterim: Slovenya, Avrupa’da en iyi organik bal üretiminin ülkesinde olduğunu iddia ediyor. Ayrıca arı çiftlikleri turizmin de hizmetine açılmış ve pek çok turist çekmektedir. Arıcılık turizmi, Türkiye’de olmayan bir alandır ve önemli bir potansiyel taşımaktadır.

Turizme açık arı çiftliklerinde arıcılık hakkında bilgi veriliyor, modern ve geleneksel kovanlar gösteriliyor ve balların hayatımızdaki yeri anlatılıyor. Haliyle yemek, dinlence ve satış alanlarıyla günün iyi bir şekilde geçirilmesi sağlanıyor. En önemlisi de arıcılık algısı güçlendiriliyor. Sağlık turizmiyle de birlikte değerlendirilebilecek bu alanın bir ayağı da Apiterapi dediğimiz arı ve bal ile tedavi uygulamalarıdır. Bazı hastalıkların tedavisinde ve kişisel bakımda bal, polen, arı sütü ve pek çok karışım tarihin en eski sağlık ürünleridir.

Amerika’da bir bal işletmesindeki gözlemlerimi de paylaşmak istiyorum. Dünyaca ünlü bir doğrudan satış şirketinin tesisleri sadece kovanlardaki balı ambalajlamakla yetinmiyordu. Meksika ve Kolombiya’daki çiftliklerden elde ettikleri kovanları buraya getirip ambalajlıyorlardı. Ancak bundan daha önemli olanı; gıda katkı maddesi, kişisel bakım ürünleri ve sağlık ürünleri olarak da katma değerini arttırmaya yönelik çalışmalar yapıyorlardı. Polenli diş macunu, arı sütlü krem, vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren gıda katkıları gibi ürünler en fazla ilgi görenleriydi.

Üniversitelerle ortak proje geliştiriyorlar, ticari talepleri karşılıyorlar ve sıvı gıdalardan ilaç gibi drajelere kadar onlarca çeşitle bütün dünyaya satış yapıyorlar. Türkiye’deki arıcılığı kendilerine anlattığımızda ilgilerini çekmişti. Çünkü organik bal tedariki açısından istedikleri miktarı temin edemiyorlardı.

Dünyada arıcılık konusunda rakibimiz olan ülkelerin başında Amerika, Arjantin, Çin ve Ukrayna geliyor. Ancak bu ülkelerde gerek pestisit dediğimiz ilaç kalıntıları söz konusu, gerekse organik olmayan arıcılık alanları çok fazla bulunuyor. Ülkemizde ise Bal Paketleyicileri Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (BAL-DER) başkanlığında kurulan “Bal ve Diğer Arı Ürünleri ile Sağlıklı Yaşam Platformu (Arı Platformu)” ile arıcılarımıza yukarıda saydığım olumsuzlukların önüne geçmek için arı ürünlerinin üretimi, iyi arıcılık uygulamaları, yüksek kalite ve verimli ürün elde etmeleri konusunda bilgi veriliyor. Proje, İstanbul Kalkınma Ajansı 2010 Mali Destek Programı tarafından da destekleniyor.

Arıcılık, tarihin en eski hayvancılık sektörlerinin başında geliyor. Türkiye Arıcılar Birliği Başkanı Bahri Yılmaz’dan aldığımız bilgilere göre sektörün temel verileri şudur: 76 il yetiştirici birliği,38 bal birliği, 32 bin 330 üye, 4,6 milyon arılı kovan, 83 bin ton bal üretimi, Üye başına 129 koloni mevcudu ile güçlü bir sivil toplum örgüt yapısı var. Dünyanın ikinci en büyük arılı kovan varlığına sahibiz. Bal üretiminde 4 büyük ülke arasındayız. Türkiye bal üretimi olarak Ordu birinci, Muğla ikinci sıradadır. Diğer taraftan, Türkiye, dünyada bulunan bal arılarının yüzde 22’sinin ana vatanıdır. Bal veren bitkilerin de yüzde 72’sini barındırıyor ki, arı varlığı ile dünyadaki ikinci büyük arıcı ülkedir. Son 10 yılda kovan sayısı 3,1 milyondan 5,9 milyona bal üretimi de 54,6 bin tondan 83 bin tona çıkmıştır.

Kamuoyuna yansıyan olumsuz haberlere karşılık Türkiye Arıcılığının yol haritası netleşmiştir. Üniversitelerdeki akademik çalışmalar, bakanlığın projeleri ve TEMA’nın Macahel gibi özel projelerinin yanı sıra özel şirketler ve birliklerin çalışmaları sektöre yeni ivme kazandırmıştır. Türkiye Arıcılar Birliği’nin arama konferansı, arıcılığın bugünü ve geleceği açısından önemli bir strateji belgesi özelliğindedir. Türkiye’nin arıcılıktaki güçlü yanları konusunda yapılan tespitlerin bir kısmını buraya almak istiyorum:

Türkiye Arıcılar Birliği, 79 ilde ve 40 binin üzerinde üyeye sahip olarak yaygın bir şekilde örgütlendi ve Arı Kayıt Sistemi’ni kurdu. Arı üreticilerinin üniversitelerle işbirliği çalışmaları da her geçen gün yoğunluk kazanıyor. Toplanan balların yönetilmesi ve yönlendirilmesi geçmişe nazaran daha iyi durumda. Ayrıca Türkiye’deki arıcıların “Polinasyonu” geliştirme gücü var.

Bunun yanı sıra Türkiye arıcılığı büyük fırsatlar da taşıyor. Örneğin, orman alanlarında arıcıların konaklamalarının kolaylaştırılacağı bakanlıkça açıklandı. Hükümet programlarında arıcılık yer alıyor. Arıcılık ile ilgili uluslararası projeler yapılmaya başlandı. Koloni sayısı ve gen çeşitliliği açısından dünyada ikinci sırada yer alıyoruz ve uluslararası tanıtımda söz sahibi olmaya başlıyoruz. Apimondia’ya katılım sağlanıyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 2015’de büyük ihtimalle Dünya Arıcılık Kongresi İstanbul’da yapılacak.

Bal, insanlık tarihinin ilk ilacıdır ve vazgeçilmez gıdasıdır. Türkiye coğrafyasının verdiği bu değeri hak ettiği ve ihtiyacımız doğrultusunda daha iyi bir konuma getirmek en büyük sorumluluklarımızdan biridir. Bunu gerçekleştirmek için çaba harcayanları kutluyorum.
Fikri Türkel – Gıdahattı

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52