Yemek ve ekmek israfı

Zaman zaman gazetelerde ekmek israfıyla ilgili yazılar görürüz. Bu yazılarda ekmek israfı olmasa şu sayıda okul, hastane yapılabilir gibi bilgiler de verilir.

Sadece ekmek mi? Ekmek dışında da her türlü yiyeceğin de ülkemizde çok israf edildiği bir gerçektir. Yatılı okulda iken nurlar içinde yatsın, Sabire Yaylalı hocamızın tatil yaklaştığında çok yerinde bir kararla, elde bulunan malzemeleri bitirmek amacıyla yaptırdığı bazı yemeklerin, öğrenciler tarafından yenilmediğine çok şahit olmuşumdur. Büyük otellerde kalıp kalıp taptaze peynirlerin çöpe atıldığını da görmüşümdür. Evlerde yine öyle, bir yemek arttığı zaman, az ise kimse yemez düşüncesiyle heba edildiğini hepimiz biliriz.

Günümüzde bu israf daha fazla…Eskiden anneler, tabağınızda bir pirinç tanesi kalmayacak, ekmek parçası arkanızdan ağlar, sözleriyle çocukları ikaz ederlerdi. Yine o anneler pilav az kalmışsa ertesi gün çorba yapmak, hamur tatlıları bitmiş de kestirmesi artmışsa helva yapmak, yemek az kalmışsa tirit yapmak, ekmekler bayatlamaya yüz tutmuşsa yine tirit yapmak veya küçük küçük doğrayıp çorba yanında sunmak için kızartarak hiçbir artık yiyeceği boşa vermezlerdi.

Konya’da bu konuda çok hoş bir ziyafet sonrası adeti de vardı. Evlilik olayında düğünden sonra yeni dünürler birbirlerini yemeğe alırlardı. Kız evi davetinin ertesi günü erkek tarafı tekrar “artık yemeye” giderdi; gitmezse gücendiği düşünülürdü... Bu bile israfı önlemeye yarar amaçlı bir gelenekti. Buzdolaplarının, derin dondurucuların bulunmadığı dönemlerde artan yemeklerin ertesi gün tüketilmesi sağlanırdı. Şu da var ki her zaman zahmet kız evine düşerdi. Erkek tarafının davetinden sonra kız evi artık yemeye gitmezdi; erkek tarafı kendi akrabalarıyla artan yemekleri bitirirdi!..

İsraf konusundan söz etmeme rahmetli annesi ve babası çok değerli dostlarımız olan Prof. Dr. Mustafa Nutku Beyefendi’den aldığım bir mail neden oldu. Yemek israfının had safhada olduğunu belirten Mustafa Nutku Hoca her türlü israfa başka örneklerle de dikkati çekerek şöyle söylüyor: “Biraz ezik, çürük veya şekil bozukluğu sebebiyle satılamayan meyvelerin “çıkma” adı altında ucuz bir fiyatla da satılamazsa çöpe atıldığını görüyoruz. Yaşayışta birinci örneğimiz olan Peygamberimiz (sas), meyvelerin ezik, çürük vb. yerlerini kesip attıktan sonra kalan kısmını yiyerek de bize nimete hürmetin ve israfsızlığın dersini vermiştir. Bu sebeple ben de çoğu zaman o sünnete uymaya çalışıyorum.”

Çok doğru, ailelerden başlamak üzere yemek üreten her türlü kurumlarda yemek israfının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu konuda en büyük iş ev hanımlarına düşüyor. Öncelikle ihtiyaçtan fazla yemek yapıp, iki üç gün rahat edeyim düşüncesiyle hareket etmeyip; yenecek kadar yemek yapıp artanları da çeşitli şekillerde değerlendirme yolunu seçmeleri gerekiyor. Kurumlarda ise israfı önleme konusunda personelin eğitilmesi gerekiyor.

Geçenlerde belediyeler atık yağ toplama kampanyası başlattı. Güzel bir uygulama, evlere kavanoz...
Yazının tamamını okumak için tıklayın

YORUM EKLE

banner50

banner52