Tarımsal ürünlerde standartlar oluşturulmalı ve bu standart korunmalıdır

Ülkemizde üretilen tarımsal ürünlerdeki en önemli sorunlardan bir tanesi de standartların olmayışıdır.
Standartlar var elbette. TSE ve benzeri kuruluşlarımız bu ürünlerle ilgili oluşturulan ürün grupları konusunda kodeksler yayınlamıştır. Ancak reel üretim, piyasadaki durum, dünya ticaretindeki standartlar ile maalesef örtüşmemektedir. Bunu birilerini suçlamak veya eleştirmek için söylemiyorum.
Tabii ki bunun en önemli nedenlerinden biri de ülkemizdeki üretimin yapıldığı küçük ve parçalı arazilerden kaynaklanmaktadır. Oysa ki, yurt dışından satın aldığımız tarımsal ürünlerde hem standart hem de standartlarda süreklilik sözkonusudur.
Tarımsal ürünlerden bazıları tane adedi ile satılmakta (örneğin nohut 30 gr/40-42 adet gibi), bazıları da tane/en/boy/yükseklik şeklinde tanımlanan kısa, orta veya uzun tane şeklindeki ölçümlerle satın alınmaktadır.
Yurt dışındaki ticarete konu ürünler bu standartlarla alınıp satılmaktadır.
Tabii ki her konu diğer bir konu ile ilişkilidir. Standart oluşturmak için önce planlı bir tarımsal yapıya sahip olmanız gerekiyor. Tarımsal yapıda üretken bir ülke olmayı hedeflemeniz gerekiyor.
Üretken bir ülke olmak için, tarımsal altyapınızın buna uygun olması gerekiyor.
Tarımsal altyapıda sorunlar varsa bunları çözmek için çözme azmi ve irade gerekiyor.
Bütün bu yazdığım konular birbiri ile bağlı, yanıtlanması ve çözülmesi gereken konular. 

Tarımsal üretim, geçmişe nazaran bugün çok daha önemli bir hale gelmiştir.
Gazete manşetlerine ve dünya gündemine baktığınızda hemen hemen her gün gıda ile ilgili, gıdanın geleceği ile ilgili endişeli haberlere rastlarsınız.
Tabii ki gıda insanoğlu için yaşamsal bir öneme sahiptir. Dolayısı ile bunun üretimi, hijyeni, sürdürülebilir olması da aynı öneme sahiptir.
Uluslararası gıda otoriteleri her söylemlerinde, gelecekte su ve gıda krizlerinden söz etmekte ve önemine vurgu yapmaktalar.
Hatırlarsanız 2008 yılı gündemi küresel ısınma ile ilgiliydi. Petrol fiyatından emtia fiyatlarına kadar bir çok kalemin fiyatı tavan yapmış, dünyada gıda ve bakliyatla ilgili tarımsal ürünler de fiyat artışlarıyla tavan yapmıştı.

Keza taşıma ve navlun fiyatları da petrol fiyatlarının artışından etkilenmiş, bu durum da bütün ürünlerde olduğu gibi, gıda fiyatlarının artışlarına önemli bir etken olmuştu.
Kuraklığa dayalı olarak, dünyada bazı coğrafyalarda tarımsal üretimlerde düşüşler olmuş, arz ve talep dengeleri bozulmuştu.
Ülkemiz de dünyadaki bu gelişmelerden olumsuz etkilenmiş ve bütün tarımsal ürünlerde yükselmeler yaşanmıştı.
Son yıllarda gıda fiyatları dengesizleşmiş, geçmiş yıllara oranla bazı ürünlerde yükselmelere, bazı ürünlerde ise ciddi düşüşlere neden olmuştu.

Sonraki yıllarda da küresel finans krizi dünyamızın ana gündemi olmuş, krizin ifadesi bile, üreticiden tutun da tüketicilere kadarki sürecin içindeki bütün aktörleri, psikolojik olarak etkilemiş, bu durumdaki her ülke tarımsal durumu iyi olsa dahi, kendi kendini sorgulama noktasına gitmişti. Sektörde ticaret yavaşlamış, tüketiciyi ürün satın almada daha dikkatli davranma noktasına getirmişti. Bu durum da, tüketimin yavaşlamasına, hatta tüketici tercihlerinin değişimine bile neden olmuştu.
Tüketicinin tercihi, daha önce kalite iken, krizler sonrasında öncelikli tercih, özellikle fiyat olmuştu.
Ülkemizde serbest piyasa ekonomisinin çarkı içinde, kayıtdışı çalışan bazı işletmelerin, denetim yetersizliğinden dolayı, varlıklarını sürdürme ve özellikle gıda sektöründe kodeks dışı üretim yapmalarına neden olmuştu. 
Dikkat ve ilgi ile izledim, o günden bu yana fiyatlar hep yükselme trendinde olmuştur. Fiyatların yükselmesi demek, mal arzındaki yavaşlama demektir. Malın dolaşımındaki yavaşlama demektir. Mala olan talebin artması demektir.
Bu durum da, gıda ürünlerinin her geçen yıl daha da değerlendiğini, değerleneceğini göstermektedir.
Bu anlamda tarımsal ürünler artık stratejik bir konuma taşınmıştır.

Ülkemiz tarımsal piyasalarına yön veren otoriteler, bu durumu analiz etmeli, dünyadaki gelişmeleri iyi izlemeli, çiftçimizi bu duruma göre iyi bir şekilde yönlendirmeli, bilgilendirmeli, ekip biçme ile ilgili sorunlarında yardımcı olunmalı, ilaç gübre mazot desteğinde bulunulmalı, verimliliğindeki eksikliğini gidermede yol gösterilmeli, sertifikalı tohuma yönlendirmeli, üretim sonrası, depolamadan tutun da satışına kadar gerekli desteği sağlamalıdır.
Kaliteli ürün üretimi özendirilmeli, tüketicilerin kaliteli ürün satın almalarının altyapısı hazırlanmalı, piyasalarda üretim eksikliğini gidermek için ithalatına izin verilen ürünlerin de ülkemizde üretilen ürün kalitesinde olmasına dikkat edilmeli, bu kaliteye uymayan ürünlerin ithalatına gerekirse izin vermemelidir.
Standartların oluşturulmasının ön adımları tarımsal altyapıdaki en önemli sorunlardan biri olan parçalı arazilerin, parçalanmasına mani olmaktır. Yakın zamanda da bunun ön adımı atılmış, miras hukukundaki değişimle kısmen bunun önüne geçilmiştir.
Altyapıyla ilgili diğer sorunlar da iyi bir planlama ve çiftçilerimize verilen ürün desteklerinin devamı giderilebilir diye düşünüyorum.
Tarım, artık gelişmiş sanayi ve bilgi toplumu ülkelerinin bile önemli bir gündemidir.
Bunun altyapısını bugünden hazırlayan ülkeler, gelecekte (inşallah olmaz ama) ihtimalen yaşanabilecek gıda krizlerini sıkıntısız atlatabileceklerdir.
Bu sürece hepimizin katkı sağlamasını şiddetle arzulamaktayım.
Tohumumuz bereketli, geleceğimiz aydınlık olsun...
YORUM EKLE

banner50

banner52