Sağır sultan bile duydu, gıda denetimleri yetersiz

Gıda, Tarım ve Hayvancılığın çiçeği burnunda patronu Faruk Çelik, göreve hızlı başladı. 
Önce, bakanlığın iletişim dilinde değişiklikler yaşandı. Bunu, üst yönetimdeki değişim ve yenilikler takip etti.
2016 yılının ilk gününde ise Bakanlık bombayı patlattı.
Geride kalan 2015 yılında gıda denetimleri, kesilen cezalar, taklit ve tağşiş rakamları Bakanlığın internet sitesinde yayınlandı. 
Aralarında et ve et ürünleri, süt ürünleri, içeriğinde ilaç etken maddesi tespit edilen takviye edici gıda, bitkisel yağ, alkolsüz içecek, bitkisel çay, baharat, çikolata ve kahvenin yer aldığı 57 parti ürün kamuoyu ile paylaşıldı.
Açıklamada, 2015 yılında 724 bin 379 resmi kontrol gerçekleştirildiği de yer alıyor.

Hileli pazar, ‘yağ’lı kazançlar
Bu açıklamayla eşzamanlı olarak, ayçiçek yağı sektöründe bazı firmaların hileli karışım yaptığının tespit edildiği açıklandı.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, son 2,5 ayda 35 firmanın ürünlerini tahlil ettirerek, sonuçlarını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bildirdiklerini,  kesinleşen 2 firma için de savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını ifade ediyordu.

Bakanlığın son açıkladığı taklit ve tağşiş listesinde yok, yok!..
İçi soya dolu köfte, margarin karışımlı tereyağı, nişasta karışımlı süzme yoğurt, at etinden mamul işlenmiş et ürünleri, kanatlı karışımlı “yüzde yüz dana” ibareli ürünler…
Listede, “private label” tabir edilen özel markalı ürünler de hayli dikkat çekiyor. Buna göre, Türkiye’nin en ünlü perakende markalarının “özel markalı ürünlerinde” benzer hileler tespit edildi.

Bunları da unuturuz nasıl olsa, geçmiş yıllarda “yedirilenleri” unuttuğumuz gibi. 
Hayat yine normale döner.
Yeni markalar oluşturulur, yeni ürünler janjanlı ambalajlarla yine rafları süsler. 
Ekranlardan yine bol davetkar reklamlar akacaktır nasıl olsa!..

Türkiye’nin en stratejik bakanlığı olarak kabul ettiğimiz Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ya da bakan yardımcılıklarına “gıda, tarım, hayvancılık” konularında “birikimi olan birisi niye getirilmedi?” diye sormayacağım.
Büyüklerimizin bir bildiği vardır elbet!
Ancak, bu kadar pisliğin kol gezdiği güzel ülkemde, bakanlığın ilgili birimlerinde yeterince gıda mühendisi, ziraat mühendisi, veteriner hekim istihdamı neden yoktur diye sormadan da geçemeyeceğim. 
Kangren olmaya yüz tutmuş “gıda hilesine” çare olabilecek yegane insan topluluğu işsiz beklerken, biz çareyi başka yerlerde aramamalıyız.
Sağır sultan bile duydu, gıda denetimleri yetersiz.
Daha acı olanı ise, bu açığı hala belediyelerin zabıta memurlarıyla kapatmaya çalışmamız. Bakanlığın yükünü hafifletmek için yerel yönetimler de sürece dahil edilsin. Kabül.
Ancak, zabıta memurlarıyla değil!
Belediyelerin bünyesinde “halk sağlığı/tüketici sağlığı/gıda güvenliği” birimleri oluşturarak gıda mühendisi, ziraat mühendisi, veteriner hekim istihdamı sağlanabilir.
Yeter ki, bu beladan kurtulalım.

Eğitim, eğitim, eğitim…
İşin bir ayağı da eğitimle ilgili tabii. 
Gıda üretimi ve tüketimi konusunda eğitimle donatılmış binlerce gıda mühendisi, ziraat mühendisi, veteriner hekim var. Sağlıklı beslenme konusu Milli Eğitim politikası olarak ele alınmalı ve acilen uygulamaya konulmalı.
İster kadrolu, ister sözleşmeli olsun. Bir şekilde bu insanlar milli eğitim kadrolarına dahil edilmeli ve ilköğretimden başlayarak müfredata gıda üretimi, gıda tüketimi, sağlıklı beslenme vb. konular dahil edilmeli. Burada verilecek dersler, bir taraftan tüketim bilincini artırırken, bir taraftan da yarının patron adayı miniklere gıda üretiminde sorumluluğun aşılanmasını sağlayacaktır.

Önce insan olacağız
Demek ki neymiş; 
Daha çok kazanmak uğruna şeker yerine, baklavada glikoz şurubu kullanmak gibi numaralardan kaçınacağız,
Tuz üretiminde “ayrıştırıcı” bahanesiyle arsenik kullanmayacağız,
Tereyağı diye rafa koyduğumuz ürünlere “margarin” basmayacağız,
Tarihi geçmiş süt ürünlerini “eritme peynir” diye tüketiciye yutturmayacağız,
Su-şeker karışımından elde edilerek gece ayazında bekletilen şerbetleri, arılara “rüşvet” vererek istiflediğimiz ürünleri piyasada “bal” diye satmayacağız.
Hileli karışımla elde edilen sıvıları ayçiçeği yağı diye sofralara göndermeyeceğiz.
En önemlisi de, insan olacağız…
Bütün tedbirlere rağmen, uslanmayan marka ve yöneticileri aynı “şeytanlığa” devam ederse, sektörden el çektireceğiz.

Bizim, ısrarla “gıda kodeksi yeniden yazılsın” çağrımız işte bunun içindir.
Gıda hilesine tenezzül eden basit düşünceli markaların sektörden el çektirilmesi talebimiz de, aynı sebebe dayanmaktadır.
Artık, bu insanlık suçuna bir son verilmeli. 
Bu konuda umudumuzu muhafaza ediyor ve GTH Bakanı Faruk Çelik’ten kalıcı çözümler bekliyoruz.
YORUM EKLE

banner50

banner52