Hicri yeni yıla girdik. İslam âlemine, yurdumuza, hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Hicri yılı genç kuşaklar pek bilmezler.
Biz de sonuna yetiştik. 1950li yıllarda, otobüslerin henüz yaygınlaşmadığı zamanlarda, trenlerde seyahat edilirdi. Kompartımanlar karşılıklı koltuklar şeklinde yapıldığı için tatlı sohbetler edilir, yakın dostluklar kurulurdu. Konuşma genelde şöyle başlardı. Memleket nere gardaş? İkinci soru kesinlikle, tevellüt kaç? olurdu. Büyüklerimizin tevellütü genellikle hicri takvimle belirtilirdi. 303, 316 gibi. Çünkü nüfus kâğıtlarında öyle yazılırdı. Hangi yılda olduğunu bilemiyorum, nüfuslarda 1900lü tarihler verilmeye başlandı.
Hicri yılla birlikte, aşure zamanı da geldi. Muharrem ayının onuncu günü bazı peygamberin lütuflara uğradığı gündür. Nuh Peygamber gemisi karaya oturunca gemide kalan son malzemelerle selamet aşı denilen bir çorba hazırlamış, aşure geleneği böylece başlamış. Aşure gününde Hz. Âdemin tövbesi kabul edilmiş, Hz. İdris peygamber göğe çıkarılmış, Hz. İbrahim, Nemrutun ateşinden kurtarılmış, Hz. Davudun tövbesi kabul edilmiş, Hz. Eyüp sağlığına kavuşturulmuş, Hz. Musa ve kavmi denizden kurtarılmış, Hz. Yunus balığın karnından kurtarılmış, Hz. İsa göğe çıkarılmıştır. Gökler aşure gününde yaratılmıştır. Buhari ve diğer kaynaklarda belirtildiği üzere Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, aşure günü oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve kendisi de tutmuştur. Bu güzel günlerle beraber, İslam âleminin en üzücü olayı olan Hz. Hüseyin Kerbelada şehit edilmiştir. Bu nedenle Konyada aşure gününde cam bardakla su içilmez. Konyada diğer bir uygulama Muharrem ayının tam ortasında yani on beşinci günü eve en az on yiyecek satın alınır. O gün eve hangi yiyecek alınırsa bir yıl bereketli olacağı inancı hâkimdir.
Zamanda daha önce de yazdığım gibi: Aşure küçük büyük herkesin sevdiği bir yiyecektir. Anadoluda ana malzemesi olan dövme dışında yörelere göre bulgur, pirinç vb. çeşitli tahıllar kullanılarak da yapılır. Kurban kesenin aşure yapıp dağıtmasının şart olduğuna inanılır; çünkü kurbanın kuyruğundan veya etinden küçük bir parça da aşureye eklenir. Yine yörelere göre en az şu kadar yiyecek maddesiyle yapılması gibi şartları olsa da uygun olabilecek her yiyecek maddesi aşureye katılabilir. Kırk çeşit de konulsa aşure hafif ve lezzetli bir tatlı olma özelliğini taşır. Tatlandırıcı olarak şeker dışında pekmez, nadiren bal kullanıldığı görülür. Bilecik dolaylarında olduğu gibi aşureye Fatma anamızın sütü kabul edilen mısır taneleri de katılır.
Anadoluda aşurenin pişirilmesi sırasında da bazı uygulamalar vardır. Aşure pişirmeye başlanırken Yasinin yarısı okunur, bitince okunmayan yarısı tamamlanır. Aşure pişince kazanın üzerine bir tepsi kapanır ve tepsiye biriken buğusu göz ağrısını gidermek için göze sürülür. Aşure pişirilirken Uşakta çok güzel bir gelenek yaşanır, mahallenin varlıklı olmayan hanımları üç tencere diye adlandırılan...
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Anadoluda aşure kültürü
- 11 Kasım 2013, 09:57
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi