İnsanlık ne zaman kurtulur?

2016 yılı gıda sektörü açısından hayli hızlı başladı. Nasıl başlarsa öyle gider…
Fakat, bu hız bizi felakete doğru sürüklüyor…
Türkiye’nin lokomotifi olan bir sektör, hep olumsuzluklarla mı anılacak?
Üretimden istihdama, reklamdan tüketime kadar, her yönüyle önemli olan gıda sektörü, kan kaybediyor.
Gıda kodeksinde bulunan boşluklardan istifade eden çıkarcıların gıda hileleri…
Tüketici sağlığı adına çıkartılan ancak bir türlü uygulanamayan kanun, yönetmelik ve tebliğler…
Yığınlarla gıda mühendisi, veteriner hekim, ziraat mühendisi umutsuzca ‘iş istiyoruz’ diye bekleyedursun…
Çoğunluğu “zabıta memurlarından” oluşan ilgisiz, eğitimsiz, donatımsız ve yetersiz kadrolardan kaynaklanan, gıda denetimlerindeki eksiklik…
Denetimler sonucu uygulanan yaptırımların, caydırıcılıktan uzak olması…
Seçkin markaların, muhteviyat oyunuyla yanlış yönlendirdiği yığınla tüketici…
Janjanlı ambalajlarla süslenmiş, ekranlardan akan kirli tüketim çılgınlığı…
Tüm önlemlere rağmen, her geçen gün karabasan gibi üzerimize çöken obezite ejderhası…
Acısı sonradan çıkan gıda kaynaklı sayısız hastalık…
Belki içiniz karardı. Ama gerçek olan bu.
Acı fotoğrafla karşı karşıyayız.
Allah sonumuzu hayretsin…
Bu kadar olumsuzluk, ihmal, suistimal haberinden sonra, “müjde” niteliğindeki önemli bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'e, Türkiye'nin geleceğinde önemli yere sahip olan gıda ve tarım sektörünün yol haritasını içeren bir rapor sunuldu.
Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu ve Gıda Komisyonu Başkanı Veteriner Hekim Dr. Can Demir tarafından Çelik'e sunulan "Sektörün Sorunları ve Çözümleri Dosyası"nda birbirinden önemli konular yer alıyor.
"Kurtuluş reçetesi" özelliğiyle öne çıkan raporda, gıda mühendisleri, veteriner hekim ve ziraat mühendisleri için de alternatif istihdam önerileri yer alıyor.
23 başlık altında hazırlanarak Bakanlığa sunulan raporda;
- Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi,
- Helal sertifika yetkilendirmesi,
- Gıda denetimlerinde mobil cihazların kullanılması,
- Semt pazarları ve açıkta gıda satışının denetimi ve müeyyideleri konusunda yerel yönetimlere yetki verilmesi,
- Okul kantini ve yemekhanelerindeki iyileştirmeler,
- Son ürün numuneleriyle ilgili tavsiyeler,
- Taklit ve tağşiş durumlarında daha ağır cezaların verilmesi, 
- Son tüketim tarihi yaklaşan ancak sağlıklı ve tüketilebilir durumda olan gıdaların israf edilmeden değerlendirilmeleri,
- Petrol bazlı poşet yerine file vb. kumaş torbaların kullanımını teşvik etmek için kampanyalar düzenlenmesi,
- Toptan ve perakende kırmızı et satışında KDV oranının %1 olması,
- Hijyen eğitmenliği meslekler listesine veteriner hekimler ile gıda mühendislerinin ilave edilmesi, vb. konular sıralanıyor.
Bu rapor muhakkak dikkate alınmalı ve uygulanmalı.
Son 10 yılda gıda sektöründe, sağlıklı beslenmenin önünü açmak adına bir dizi kanun, tebliğ ve yönetmelik yayınlandı.
Peynirdeki tuz ve yağ oranı ile etiket bilgilerine ilişkin yeni standartları belirleyen düzenleme yürürlüğe girdi.
Et yerine soğan yiyen tüketicinin şikayeti üzerine, lahmacunda et oranı yüzde 25’den yüzde 35’e çıktı. 
Bu iki uygulama henüz yeni. Ancak, sonuç alma anlamında bir şey değişmeyecek.
Söylemedi demeyin!
Et ve et ürünleri tebliği ile, işlenmiş et ürünlerinin karışım ve kalıntı riski bitirilecekti.
Buna ilave olarak; tuz tebliği, tahin tebliği, ekmek ve ekmek çeşitleri tebliği, bitki adı ile anılan yağlar tebliği, kapalı mekanlarda sigara içilmesini yasaklayan tebliğ, gıdalarda kullanılan renklendiriciler ve tatlandırıcılar dışındaki katkı maddelerinin saflık kriterleri tebliği, yumurta ve yumurta ürünleri tebliği, zeytinyağı ve pirina yağı tebliği, pirinç tebliği, bulgur tebliği…
Liste uzayıp gidiyor…
Fakat bunların uygulanabilirliği konusu hayli tartışmalı.
Bugüne kadar tam anlamıyla sonuç alınamadığı ortada.
Çıkın piyasaya; fırınlarda hala beyaz un kullanıldığını, restoranlarda tuzlukların masalarda arz-ı endam ettiğini, kafelerde sigara dumanlarıyla nefes tüketildiğini göreceksiniz.
‘Zaman lazım’ tesellisiyle kendimizi kandırmayalım.
Başarıya ulaşmak için, eğitim, denetim ve yaptırım üçlüsünün muhakkak uygulanması gerekiyor.

Tabağındaki yemek bitecek!
Dünyanın nimetlerini tanıyamadan toprakla bütünleşen minik bedenler…
Buna karşın, çöp dağları olarak geleceğimizi karartan gıda israfı…
Rivayete göre, Afrikalı bir anne çocuğuna "tabağındaki yemek bitecek" diye çıkıştığında insanlığın kurtulacağını söyler, Morgan Freeman.
Bu sorumluluğu her daim hatırlamak ve ona göre tüketmek gerekiyor.
Yani, yaşamak için yaşatmalıyız. 
Tükenmeden tüketmeliyiz.
YORUM EKLE

banner50

banner52