İnsanlığa karşı işlenen suça ortak olmayın

İnsan için doğal ve güvenli gıdalarla beslenmek, bir haktır. Bu gerçeğe, tüm dünya ülkeleri anayasalarında yer vermiştir. Bir anlamda yaşam hakkıdır, sağlıklı beslenmek. Sağlıklı gıdaya ulaşmakta buna bağlı olarak engellenmemesi gereken bir haktır.
Bu gerçekten yola çıkarak, son günlerde gündeme getirilen bazı konuları irdelemeye çalışacağız. 
Anayasal güvenceyle garanti altına alınan "doğal ve sağlıklı beslenme hakkı" konusunda ne gibi ihlal ve suistimallerin yaşandığına mercek tutalım.
Son bir hafta içerisinde sağlıklı beslenme hakkını tehdit eden kaç tane konu ile karşılaştık. Ancak, kimse bundan rahatsızlık duymadı. Belki, bazı yayın organları sayfa boşluklarını doldurmak veya kuşak altı haber boşluklarını doldurmak için gündeme getirdi o kadar.
Birileri “kasalarını” doldurmak için “kaselerimize” zehir akıtıyor. Bütün bunları yaparken de bir takım sahtekarlıklara başvuruyor. Ya “destek” adı altında ilgili kişi ve kurumlar fonlanıyor, ya da “algı” operasyonlarıyla kişi ve kurumlar itibarsızlaştırma operasyonuyla “terbiye” ediliyor. Neticede, kazanmayı kafasına koyan hakim güçlerin kervanları yol almaya devam ediyor.
İşlenmiş et ürünleri kanser yapıyor
Bu konu, uzunca zamandır gündem oluşturuyor. Hatta geçmiş yıllarda bir gıda patronunun “kesinlikle sosis yenmemesi gerektiği” konusundaki uyarısını hep dikkate almışımdır. İşte şimdi Dünya Sağlık Örgütü de topa girdi. 
İngiliz gazetesi Daily Mail’e göre Dünya Sağlık Örgütü (WHO) işlenmiş et tüketimiyle ilgili sağlık riski uyarısı yapacak ve bir rapor yayınlayacak. O kadar ki, açıklamanın et ve hazır gıda sektöründe şok dalgası yapabileceği belirtiliyor.
İngiliz Independent gazetesinin haberine göre ise İngiltere Ulusal Sağlık Hizmeti sitesinde de kırmızı ve işlenmiş et tüketmekle bağırsak kanseri arasında muhtemelen bağlantı olduğuna dair uyarı yer alıyor. Uyarıda, “Bu tür etleri çok fazla tüketen insanların daha az tüketenlere göre bağırsak kanserine yakalanma riski daha yüksek” ifadesi dikkat çekiyor.
Coca-Cola bilim adamlarını mı fonluyor?
Bundan daha doğal ne olabilir ki dediğinizi duyar gibiyim. Biraz sabır lütfen. Yazının devamında Times gazetesine kulak vereceğiz ve bu “fonlamanın” ne kadar masum olduğunu hep birlikte anlayacağız.
Coca-Cola'nın İngiltere'de bilim insanlarına, şekerli içecekler ve obezite krizi arasındaki bağlantıyı reddetmeleri için milyonlarca Sterlin akıttığı iddiası dikkate alınmaya değer. 
Haberde özetle şu bilgi ve iddialar aktarılıyor:
"Times'ın araştırması, Coca-Cola'nın, ürettiği içeceklerin obeziteye sebep olmaya yardım ettiği yönündeki iddialara karşı koymaları için İngiliz bilim araştırması ve sağlıklı beslenme inisiyatiflerine milyonlarca Sterlin akıttığını ortaya koydu.”
İddiaya göre, mezkur marka 10'dan fazla İngiliz bilim insanıyla mali bağ kurdu. Bu kişiler arasında hükümetin sağlık danışmanları da bulunuyor.
Haberde yer alan bilgilere göre, obezite, NHS'e (Ulusal Sağlık Hizmetleri) yılda 5.1 milyar Sterline de mal oluyor. 
“Coca-Cola Avrupa Hidrasyon Enstitüsü'nün kurulması için milyonlarca Sterlin harcadı.” ifadesine dikkat çekilen haberde, şirketin, enstitünün kurulması için 2010 ve 2015 arasında 4.86 milyon Sterlin harcadığı iddia ediliyor.
"Görünüşte bağımsız olan bu araştırma vakfı, insanlara, şirketin sattığı türden spor içeceklerinin ve meşrubatların tüketimini önerdi. Bu enstitünün bilimsel danışma kurulunun başında saygın bir profesör var. Coca-Cola bu profesörün üniversitesine 1 milyon dolar verdi. Bu kişi önde gelen spor kurulları için beslenme önerilerinde bulundu."
Dünya acı gerçekle yüzleşiyor!
Tüm bu faaliyetlerin aksine, obezite riskinin gelişmekte olan ülkelerde arttığı bir gerçek. 
Hacettepe Üniversitesi'nden Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, obezitenin her geçen gün artan ciddi bir sağlık sorunu olduğunu ve farklı hastalıklara zemin hazırladığını söylüyor.
188 ülkeyi kapsayan analizin, bin 769 obezite sıklığı çalışması incelenerek hazırlandığını, dile getiren Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, “Analize göre, daha önce "fazla kiloluluk" sınırında bulunan erkeklerin oranı yüzde 29'dan yüzde 37'ye, kadınların oranı ise yüzde 30'dan 38'e yükseldi.” tespitinde bulunuyor. 
Yine araştırmaya göre, gelişmiş ülkelerde yaşayan her 4 çocuk ve ergenden biri, gelişmekte olan ülkelerde ise her 7 çocuk ve ergenden biri fazla kilolu ya da obez. 
Canan Karatay kumpasa kurban mı seçildi?
Yukarıda iki örneğini verdiğimiz iki ayrı olayın bir benzeri ise Türkiye’de yaşandı. Yakın zaman önce Prof. Dr. Canan Karatay “aykırı” çıkışları sebebiyle İstanbul Tabip Odası tarafından meslekten el çektirildi. Aynı kurumun Ağustos ayında da Canan Hoca’yı para cezasıyla terbiye etmeye çalıştığı basında yer almıştı. (NTV -1 Ağustos 2015 Cumartesi)
Sağlıklı beslenme konusunda ezber bozan çıkışlarıyla tüketiciye bir şeyler anlatmak isteyen Prof. Dr. Canan Karatay, benim kanaatime göre benzer bir itibarsızlaştırma operasyonuyla terbiye edilmeye çalışılıyor. "Hamilelikte şeker yükleme testinin zararlı olduğu" yönündeki açıklaması ilgili kurum ve kuruluşlar için bardağı taşıran son damla oldu. 'Açıklamaların bilimsel olmadığı, halk sağlığına zarar verdiği' komedisiyle karar verildi; Karatay hoca susturulmak istemiyle kızağa çekilmiş oldu.
Benzer suçlama ve engellemeleri geçtiğimiz zaman zarfında biz de yaşadık. Tüketici dernek yöneticileri de yaşadı. İtiraz edenlerin gerekçeleri ise komik; “mesleki yetkinliği olmayan insanların tüketicinin kafasını karıştırması” şeklinde bir mazeretle bazı patronlar “bilim adamlarını fonlayarak bilime destek vermeye” devam ediyor. 
Güvenli ve sağlıklı gıda yerine insanların başka yerlere yönlendirilmeleri, orta ve uzun vadede dünyanın sonu anlamına geliyor.
İşte bunu engellemek için; siyasi erkten bürokrasiye, ticaretten tüketiciye kadar herkes sorumlu davranmalı ve insanlığa karşı işlenen suça ortak olmamalı.
Son karar bilinçli tüketicinin.
Biz bunu unutmayacağız.
Biz, insanlık adına gerçek olan bilgiyi anlatmaya devam edeceğiz.
YORUM EKLE

banner50

banner52