Tüketici gelişimi ve tüketici sağlığı beklentilerimiz

Hepimizce bilindiği üzere, AB'nin tüketici politikasının temelinde; merkezine bireyi alan bir sistemin olduğu görülmektedir. AB ülkeleri, tüketicilerinin yaşam kalitesinin sürekli olarak yükseltmeyi amaç edinmiş ve bu amaç için ortak bir tüketici politikasını oluşturmuştur.

Bugün AB'de yaklaşık olarak 400 milyon tüketici bulunmaktadır. AB tüketici politikası tüketicilerin sağlığının korunması, güvenliğinin sağlanması ve ekonomik çıkarlarının korunması esaslarına dayanmaktadır. Ayrıca tüketici organizasyonlarının Avrupa Komisyonu tarafından desteklenmesi de tüketici politikasının önemli bir parçası olarak görülmektedir. AB tüketici politikası önceliği, tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunmasıdır. Tüketiciye sunulan mal ve hizmetlerin risk taşımaması, gıda üretiminde kullanılan maddelerin açıkça belirtilmesi, ürünlerin güvenliğinin denetlenmesi gibi temel zorunluluklar tüketici sağlığının korunmasında olmazsa olmaz kriterlerindendir. Ayrıca tüketicilerin piyasadaki mal ve hizmetler hakkında yeterince bilgi sahibi olmaları da tüketicilerin temel hakları arasında görülmektedir. AB genelinde tüketici politikasının ilk defa 1972'de Paris Zirvesi'nde gündeme gelmiştir. Zirve sonucunda AB topluluğunun yasal alt yapısını meydana getirecek beş temel hak belirlenmiş, bunların en önemlisi olan ve birinci sırada belirlenen "Sağlık ve Güvenliğin Korunması" hakkı olmuştur. AB tüketici politikasına yasal temel verilmesi ise 1992 yılında Maastricht Antlaşmasıyla gerçekleşmiştir. Buna ilave olarak Amsterdam Antlaşması ile de bu konular yeniden değerlendirilmiş ve en sonunda Avrupa Topluluğu’nu kuran antlaşmanın tüketicinin güvenliğine ilişkin, 153. maddesi ile son halini almıştır. Hepimizi ilgilendiren 153. madde uyarınca AB tüketicilerin çeşitli haklarını korumak için örgütlenme özgürlüğünün yanı sıra tüketicilerin sağlık ve güvenlik çıkarlarının korunmasını da önemsemektedir.

‘ÇİFTLİKTEN SOFRAYA’ SORUMLULUĞU
AB tarafından benimsenen tüketici politikası, tüketicinin sağlığı ve güvenliği açısından önemli kural ve standartlar getirerek AB sınırları içerisindeki tüketicilerin güvenin teşkil edilmesini sağlamıştır. Ticarette ve doğal olarak oluşan rekabette oluşan yeni gelişmeler sonucunda daha güvenli ve sağlıklı ürünler piyasada serbestçe dolaştığı gözlemlenmiş ve ürün ile hizmetlerin sağlığı ve güvenliğine ilişkin AB tüketici politikasının oluşturduğu kurallar güvenilir olmayan ürün ve hizmetlerin dolaşımını engellemiş ve buna bağlı olarak piyasadaki üreticilerin ürettiği ürün ve hizmetlerin kalitesinin ve güvenliğini sağlamada daha etkili üretim yöntemlerinin araştırmaya yönlendirmiştir. AB tüketici politikası sadece sanayi ve rekabet politikaları ile değil, paralelinde tarım ve hayvancılık politikası ile gıda güvenliğine de önem verdiği bilinmektedir. Özetle ‘çiftlikten sofraya’ olarak adlandırılan, büyük bir zincirin halkalarından oluşturulan denetim sistemi ile gıdaların ilk noktadan en son tüketildiği ana kadar geçen üretim sürecindeki gerekli standartlardaki kuralları düzenlemeyi de sorumlulukları arasında görmektedir.

BEYAZ KİTAP’TA NELER YER ALIYOR?
AB bakışıyla, tüketiciler için gıda güvenliği son derece önem arz etmekte, özellikle geçtiğimiz dönemlerde yaşanan; deli dana (deli inek) ve kuş gribi gibi hastalıklardan sonra oluşan toplumdaki gerginlik ve krizlerin oluşumu dikkatlerin gıda kalitesinin üzerine odaklanmasına neden olmuş, sonucunda gıda kalitesi ve güvenliği Avrupa Komisyonu'nun en önemli önceliklerinden birisi haline gelmesine temel teşkil etmiş ve bu konuda en önemli adımlardan biri olan gıda güvenliğine ilişkin Beyaz Kitap'ın yayınlanması sağlanmıştır. Beyaz Kitap AB'de gıda kalitesi ve güvenliğine ilişkin en önemli yasal dayanağı oluşturmakta ve ileri düzeyde tüketici korunması hedeflenmekte ve belirlenen gıda kalitesi ve güvenliği öncelikleri arasında çiftlikten sofraya prensibini uygulanması gelmektedir. Ancak üye devletlerin gıda güvenliğine ilişkin halen uygulamadaki gıda güvenliği yasalarının farklı olması ve bu anlamda gıda ürünlerinin serbest dolaşımında engel teşkil etmesine bağlı olarak AB, gıdalara ve hayvan yemlerine ilişkin ortak standartların konulmasını gündeme getirmiştir. Başlangıç olarak AB Gıda Hukuk'una ilişkin mevzuat oluşturması amacıyla 178/2002 sayılı AB Tüzüğü kabul edilmiş ve bu tüzüğün gıda zincirinin tüm aşamalarını kapsayacak şekilde ilgili prensip ve usûllerin üye devletler tarafından 2007 yılının başlangıcına kadar kabul edilmesi gereği kararı alınmıştır.

AB, gıda sağlığı ve güvenliğinin yasal düzenlemelerinin yanında kurumsal yapılaşmayı da sağlamış ve bu konuda ilk olarak Avrupa Gıda ve Veterinerlik Ofisi'ni kurmuştur. Ofis, gıda güvenliği ve sağlığı ile hayvan ve bitki sağlığı alanlarında AB bünyesindeki denetim sistemlerinin desteklemektedir. Bu ofisin temel görevleri gıda güvenliği ve sağlığı ile hayvan ve bitki sağlığı alanlarında etkili denetim sistemlerini desteklemek, gıda güvenliği ve kalitesi ile hayvan sağlığı alanlarındaki AB politikasına katkıda bulunmak ve bu alanda oluşturulan şartlara AB içinde ve AB'ye ihracat yapan üçüncü ülkelerin ne derece uyum gösterdiğini kontrol etmektir. Avrupa Gıda ve Veterinerlik Ofisi'nin diğer görevleri arasında, yaptığı incelemeleri rapor haline getirmek, tavsiyelerde bulunmak, yasal düzenleme ihtiyaçlarını belirlemek ve internette yayınlamak yer almaktadır.

TÜKETİCİ MÜFETTİŞLİĞİ
Gıda güvenliği konusunda etkin olan resmi kurum ve STK sözcülerinin ortak söylemi; tüketici müfettişliği anlamında tüketicilerin çok seçici bir kontrolör görevini üstlenmesi belirtilmektedir. Bizde bu beklentinin içine sağlık kriterlerinin dahil edilemeyeceğini, gıda güvenliği ve sağlığın korunmasının, ancak çiftlikten sofraya kadar oluşturulacak resmi denetim yetkinliği ile sağlanabileceğini belirtmekteyiz. Tüketiciler, gıda ürünlerinin doğal yapısını, dış görünümünü, ambalaj özelliklerini koruyup koruyamadığını, imal ve son kullanma tarihini, Tarım Bakanlığı üretim izin bilgileri gibi temel hususları bir noktaya kadar kontrol edebilir, fakat gıdanın içindeki muhtemel antibiyotik kalıntısını, parazitleri ve yumurtalarını, hayvanlardan insanlara geçen (zoonoz) hastalıkları, mikrobiyolojik riskleri kontrol etmesini beklememiz mümkün değildir.

Bu söylemimizle ve AB bilimsel normlarıyla ölçüşen çoğunluğunun ortak görüşü olarak özellikle hayvan kökenli gıdalardan bulaşan zoonoz hastalıklardan ve diğer mikrobiyolojik risklerden tüketicilerin korunabilmesi için, AB muadili gıda ve veterinerlik ofisi karşıtı olarak, ülkemizde de Veteriner ve Gıda Genel Müdürlüğü ile Taşra Teşkilatı ivedilikle kurulmalı,  Meclis komisyonunda taslak olarak bekletilen Veteriner Mevzuatı bu anlamda tamamlanarak gündeme alınmalı ve yürürlüğe konmalıdır. Oluşturulması önerilen Veteriner ve Gıda Genel Müdürlüğü teşkilatı için personel, alet ile ekipman altyapısı tamamlanmalıdır. Oluşturulacak bu veteriner teşkilatı ile birlikte yerel yönetimlerin bünyesindeki veteriner işleri müdürlüklerinin sağlanacak yasal dayanakla koordinasyondan öte gıda güvenliğine ve denetime aktif katılımını sağlamalıdır.

ÖZEL GIDA LABORATUVARLARI KURULMALI
AB ülkelerinde uygulandığı üzere özel gıda laboratuvarlarının kurulması için yapılan düzenlemelerle ve Akredite Veteriner Hekim uygulamasının hayata geçirilmesi ile özele olan güveni ve elde edinilen katkının başarısını göstermektedir. Bu gelişmenin, resmi denetimin beraberinde bir noter, yeminli mali müşavir veya yapı denetim firmaları örneğinde olduğu gibi, Tarım Bakanlığı’ndan akredite özel sektör gıda denetim firmalarıda denetim sistemine dahil edilerek yapılanma tamamlanmalıdır.
Yukarıda belirttiğimiz yapılanma uygulamaya konulduğu takdirde, ülkemizde gıda güvenliği ve veteriner halk sağlığı yönünden tüketicinin korunacağına inanmaktayız. Aksi takdirde deli dana, kuş gribi, kırım kongo kanamalı ateşi hastalıkları ve İstanbul gibi ayrıcalıklı bir ilimizde dahi 2006 yazı turizm dönemi gündeme gelen, altı bölgede kuduzdan karantinaya alınma gibi tedbirleri kamuoyu önünde konuşmaya devam edeceğimiz gibi, ikiyüzotuzdan fazla zoonoz hastalıklardan tüketicilerimizi korumak için hangi hastalığın yarın hangi acı sonuçlarla gündeme geleceğini bilememekteyiz.

ORGANİZASYON EKSİKLİĞİ TÜKETİCİYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR!
AB, tüketiciler yönünden gıda güvenliği önceliğini korurken gıda ve sağlık ilişkisini sürekli gündemde tutmakta. Ülkemizde de tüketicinin korunması ile ilgili mevzuat Anayasa'mıza dayanmakta ve tüketicinin sağlığının korunması için AB müktesebatına yasal anlamda büyük ölçüde uyum sağlandığını gözlemekteyiz. Ancak uygulamada ve teşkilat yapısında uyumun aynı paralellikte olduğunu söyleyemeyiz. Öncelikle AB gıda ve veterinerlik ofisi kurumunun tam karşılığı ülkemizde oluşmadığını söyleyebiliriz. Bu anlamdaki organizasyon eksikliği ülke genelinde tüketiciye olumsuz olarak etkilediği değerlendirilmektedir.

YORUM EKLE

banner50

banner52